Maç günü yazısını tribündeki adama ithaf eden ben, skora bakmaksızın bu maçı keyifle yazıyorum. Gümbür gümbür oynanan maçlar da dahil, Galatasaray seyircisinin dünkü performansı gerçekten beş yıldızlıktı. Maçın başındaki on dakikalık Manisa baskısını 12. adam kaldırdı, futbolcular değil. Mesut Bakkal, on beş dakikalığına erken baskı yaparak şansını denemek istedi. Derbinin gölgesinde ve rahatlığında sahaya çıkan sarı- kırmızılı oyucular bu baskı karşısında afalladılar, oyun kuramadılar, top çıkaramadılar. İşte o noktada takımına ileri vites attıran seyirci devreye girdi. Süperdi, süper. Hep böyle devam. Avrupalı Galatasaray seyircisi bu ülkeye gereken dersi vermeli, örnek olmalı. Maça gelince, lider olma şansı ile birlikte hem rahat hem tedirgin çıktı ev sahibi çimenlere. Üstelik, üç savaşan orta sahaya rağmen. Keita ve Arda kenardaydı. Doğal olarak gözler Elano'nun üzerindeydi.
Kazanmayı hak etmedi Haliyle Brezilya takımındaki performansını bekliyor herkes. Ben uzun ters topları ile biraz daha forma girmiş olduğunu gördüm. Ama Kewell'a özel bir paragraf lazım. Avusturalyalı fizik olarak diri olduğunda ne kadar yüksek katkı yapabileceğini gösterdi. Attığı gol, Frank Rijkaard'ın genelde atılmasını istediği gol. Verkaçlar ve ara paslarla ceza sahasına girmek ve cezayı kesmek. Ancak, genel olarak futbola bakarsak vasat, tatsız, tuzsuz, keyifsiz. Manisa takımı Ali Sami Yen'e puan için çıkmıştı. Maçın başından itibaren kapanmadılar. Tam tersi, nedendir bilinmez ev sahibi 1-0'a yatmak gibi son derece çağ dışı bir oyun sergiledi. Geri çekilince, futbol cezayı kesti, maç beraberliğe geldi. Bu futbolla liderlik gelseydi yazık olurdu zaten. Büyük takım kötü oynarken de kazanandır anladık da bu kadar da kötü oynamaya Galatasaray takımının hakkı yok. Futbolun adaleti yerine geldi.