Bu maç Galatasaray açısından beklendiğinden daha zor geçti. Ne de olsa, son yıllarda Trabzonluların pek mutlu ayrıldıkları söylenemez. Galatasaray kendisine karşı açık oynayan hemen her takım için büyük tehlike. Ancak, hücum gücü çok güçlü büyük takımlar kora kor mücadelede sarı kırmızılılar ile başa baş oynayabilir. Trabzon gibi büyüklük psikoloji taşıyan ama takım kalitesi ile ruhunda hissettiklerini sahaya yansıtamayan takımların işi Ali Sami Yen'de gerçekten çok zor. Rijkaard uzun zamandan sonra ilk kez ideal kadrosunu sahaya sürme şansı bulmuştu. Sadece Elano'nun yedekte oturması yüzde yüz ideal kavramına ters. Ama sonuçta onun yerine Kewell oynuyor. Defans ve önündeki orta saha lige ilk başlanılan fırtınalı günlerdeki gibiydi. Beklenildiği gibi Galatasaray golü bulana ve hatta galibiyeti garantileyene kadar saldıracaktı. Nitekim öyle de oldu.
Baros galibiyeti perçinledi Daha 30. saniyede gol pozisyonu bularak başlayan oyunda, tüm takımın müthiş iştahı o kadar belirgindi ki, bol gollü bir maç olacağı hissi verilmişti. Trabzon beklediğim gibi arkaya yaslanarak oynamaktan ziyade orta sahada rakibini durdurup sonra hücum etmeyi planlamıştı. Ancak kağıt üzerinde de yazdığı gibi iki takımın kalite farkı, hocalarının tahtaya yazdıklarının uygulanmasındaki farkı ortayı koyuyordu. Galatasaray fiziksel sıkıntılarını atlatmış görünüyor. Son derece diri 2 takım yüksek tempolu bir maç oynadılar. Bu kadar yüksek tempoya rağmen skoru beraberliğe taşıyan Trabzon takımı da rakibine karşılık vermeye çalıştı. İkinci yarının ilk on beş dakikasında sahada daha hakim oldular. Ancak Arda'nın golü maçın bütün sıkışmışlığını yok etti. Bu golle coşan ev sahibi, Baros'un golüyle galibiyetini perçinlerken, taraftarı ile birlikte muhteşem bir atmosfer üretti. Bu harika maçın bir büyük alkışı da Galatasaray taraftarına... Küfürsüz, sadece kendi takımına destek verdiklerinde oyunun seyrine nasıl yön verdiklerini gösterdikleri için.