Futbolun basit gerçekleri var. İstatistikler, teknik yorumlar, taktikler ve bilumum kalabalık cümleler bazen basitliğin karşısında yenilir. Dünkü maçın özeti bu. Skora bakıp ne G.Saray'ın çok kötü oynadığını söyleyebiliriz ne de A.Gücü'nün rakibini eze eze yendiğini... G.Saray maç berabere giderden yüzde yüz gollük pozisyonları harcadı. Maçın sonu yaklaştıkça büyük takımların yapması gerekeni yaptı, kazanmak için risk aldı. Ankara ekibi bu riskli futbolun cezasını son 10 dakikada kesti. İlk golden sonra zaten bu skoru beklemeyen sarı-kırmızılı oyuncular konsantrasyonları sıfırlanmışken peş peşe gelen gollere engel olamadılar. Şimdi bu skora bakıp da karalar bağlamanın alemi yok. G.Saray takımına bir şey olacağı da.
Düşüş artık dip yaptı Üç puan kaybedildi, üç maçtır süren düşüş resmen dip yaptı. Artık bu saatten sonra çıkış zamanıdır. G.Saray maçın genelinde kötü oynamadı. Oyuna daha hakim, daha çok pozisyon üreten ve pozisyon bulan takımdı. Baros karşı karşıya kaçırdığı golü atsaydı bu kez ev sahibi açılacak ve belki de tam tersi bir skor tabelada yazacaktı. Rijkaard'ı eleştirmek istersek sadece Baros- Nonda değişikliğini söyleyebiliriz. Oysa iki santrforla oynamayı da bir tercih olarak artık düşünmeli. Sonuçta bu sıkıntılar hep olacak. Büyük takım kazandığında bunu adam gibi hazmedebilen olduğu gibi kaybettiğinde de aynı hazmı gösterebilendir. Zaten maç sonu röportajında Rijkaard "Suçlu aramaya gerek yok, hep beraber kazanıyor ve kaybediyoruz, takımın sorumlusu olarak en büyük pay bana aittir" diyerek centilmenliğinin zirvesine çıktı. Milli maç arası bu şartlar altında sanırım en çok G.Saray takımına yarayacak. Düşüşü durdurmak ve yeniden yukarı çıkış için Rijkaard'ın bunu gereğinde değerlendireceğinden kuşkum yok.