Geçen hafta spor yorumcularının özellikle Galatasaray'ın başarısından hazzetmeyenler de hakim olan genel hava, maçların şansa kazanıldığı yönündeydi. En önemli argüman takımın ikiye bölünerek oynaması ve bol gol pozisyonu verilmesi. Gol ortalamaları, puanlar, kazanılan maçlar ortadayken; çok görkemli bir başlangıç yaşanıyorken bile bunu söyleyebiliyorlar. 'Pes doğrusu' dediğinizi duyar gibiyim ama demeyin; bazıları da böyle ekmek yiyor. Ya herkesin söylediğinin tersini fikirmiş gibi sunarak ya da kendi tuttuğu takımın keçiboynuzu tadındaki futboluna mazeret aradığı için. Öyleyse şu şansı bir hatırlayalım. Tobol: 1-1 ve 2-0. Yedek takımın şansı. Maccabi Netanya: 1-4 ve 6-0. One minute sendromu. Tallinn: 5-0 ve 1-1. Melekler sahadaydı. Panathinaikos: 3-1'lik deplasman galibiyeti... Olsa olsa Milli Mücadele ruhunun yanımızdaki şansıdır. Gaziantep: 2-3. Rakip hazır değil. Denizli: 4-1. Horozlar zaten zayıf. Kayseri: 4-1. Eski gücünde değil. Ankaraspor: 0-2. Takım dağıldı. Beşiktaş: 3-0. Biz yanlış biliyoruz, maçı aslında Beşiktaş kazandı. Kasımpaşa: 1-3. Tam bir şans işi, son beş dakikada iki gol. Tam 41 gol ve hepsi şans. Galatasaraylı futbolcuların hepsi şanslı, buna karşın rakiplerinin tamamı şanssız. Ya bizim bildiğimiz şans başka bir şey ya da birileri şansa konuşuyor.