Galatasaray, Eskişehir maçındaki puan kaybının etkisi altında kalmışa benziyor. İlk yarıda bir türlü istenen akıcılığa ulaşamayan futbol oyununda, bu psikolojinin etkili olduğu çok açıktı. Sturm Graz sahaya haddini bilerek çıkan, sadece kontrataklarla gol arayan bir mantaliteyle oyuna başladı. Başka şansı da yoktu. Ancak, özellikle Mehmet'in oyun kurucu pas atmadaki müthiş yetersizliği sarı-kırmızılıların sahayı bir türlü istediği gibi parselleyememesine neden oldu. Ayhan belli ki sakatlığın verdiği arada biraz futboldan soğumuş, oyuna bir türlü ısınamadı. Rijkaard'ın sisteminin kilit oyuncusu olma özelliğini sahaya bir türlü yansıtamadı. Arda soldan, Keita sağdan bir şeyler yapabilmek için adeta yırtındılar ama rakip kanatları ikişer hatta kimi zaman yardımlaşarak üçer kişiyle kapatınca oyun adeta kilitlendi. Böyle rakiplere karşı oynamak kabul etmek gerekir ki zordur. Keita'nın kişisel risk alma arzusuna ayak uyduran tek oyuncu birazcık Elano idi.
Emre yetersiz kaldı Ama bu futbol şablonununda geriden oyun kuran ayakların önemi o kadar yüksek ki! Tek bir aksama bile sistemin işleyişine zarar verebiliyor. Emre Aşık tüm profesyonelliği ile sahada ama topu oyuna sokmadaki yetersizliği takımına büyük zarar verdi. İlk yarı ahlar vahlar arasında bitmeyi beklerken umulmadık şans topu rakip oyuncuların ayaklarına dolana dolana gol oldu. Avusturyalılar bile attıkları gole inanamadılar. İlk devre yenik bitirilmesine rağmen kimsede umutsuzluk hakim değildi ama en büyük tehlike, kazanma alışkanlığı edinmiş takımın kendi çıtasından geriye düşmesi olacaktı. İkinci yarıda Rijkaard sihirli dokunuşunu yaptı. Orta sahanın ortasında oynayan Elano'yu forvete sürdü. Defansı orta sahaya dizdi. Sonrasında yine bildik dalga dalga gelen, oyunu rakip sahaya yıkan takım ortaya çıktı. Ayhan-Kewell değişikliği ile hücum gücü iyice artırıldı. İki net penaltı pozisyonunu es geçen hakem resmen maçın skorunun artmasını engelledi.