Galatasaray maçlarında standarda döndük yine. Elano ve Keita kart cezalısı. Baros, Emre patentli bir tekme nedeniyle iki ay emekli. Derbide baskıyı kaldırması ve arkadaşlarını sakinleştirmesi beklenen Ayhan kemendi yemiş. Rekor sayıda yan ve geri pas yaparak Kadıköy'de takımını ileriye taşıyamamanın cezasını almış. Şimdi iki denklemli bir takım. Koşan, pres yapan ama düz bir takım mı? Keita ve Elano katılımlı müthiş hücum gücü yüksek takım mı? Rakamlar ve skorlar birinciden yana. Peki o zaman bunca büyük para verip bu kadar sansasyonel transfer yapmak neyin nesi diye sormak gerekiyor. Galatasaray'ın daha koşanı sahada. İlk yarı skoru 2-0. Buyur buradan yak. Daha az pozisyon veren ama daha az pozisyona giren bir takım. Sivas maçı yetmeyecek, tüm sezon boyuncu bu denklem ile boğuşup duracak Galatasaray.
Nonda yalnız kalıyor Seyirci de iki arada bir derede kalmış. Her zamanki kalabalık yok tribünlerde ama havaya bakarsan gelen seyirci sayısı da yeterli. Al sana bir bilmece daha, seyirci tepki mi koyuyor yoksa yağışlı havanın azizliği mi? Galatasaray hücum oynuyor, doğru ama ceza sahası ortalarında Nonda tek başına. Hani güldür güldür bir ceza sahası içi aksiyonları da yok. E nerede o müthiş güçlü hücum takımı? Sarı-kırmızılı takım ancak beş kişi ile hücum yaptığında ceza sahasında daha etkin oluyor. Ama bu kez de arka taraf boş kalıyor ve kalesinde bol tehlike görüyor. İkinci yarı tatsız, tuzsuz, üç puanı almaya yönelik bir oyun tarzı. Sivas'ın arada bir arkada bıraktıkları boşlukları özgüven erozyonu içindeki Arda ve Kewell ile değerlendirilemeyerek farkı artıramayan bir takım. Galatasaray ligden düşmeye aday Sivas karşısında onurunu kurtardı ama ya futbolu? Yine iki bilinmeyenli denklem...