Bu maçın en güzel karelerini soracak olursanız. Galatasaray'ın Diyarbakır'daki harika karşılanışını söyleyebilirim. Siyasi sorunlar. Sosyal patlamalar. Açılım ve saçılımlar gölgesinde yapılan bir maçtı. Oynanıp oynanmayacağı üzerine bir haftalık genel toplantı sonuçlanmıştı ve iki takım sahadaydı. Haftanın tüm yükünü yerle bir edercesine omuz omuza verdikleri görüntüler. Beraberce tribünleri selamlamalar. Onca gerilime karşın saha içinde gösterilen fair-play. Çiçekler, seramoniler, karşılıklı jestler. En güzel resimler bunlardı. Maçın teknik ve taktik analizi gölgede kaldı diyebiliriz Oyuncular o kadar kendilerini havaya kaptırdılar ki, belki de sezonun şu ana kadarki en az faul yapılan karşılaşmalarından biri oynandı. Eğer, Galatasaray puan kaybetme lüksüne sahip olsa, bu maçı kaybetmekten hiç yüksünmezdi. Diyarbakırspor, tüm kentin sorumluluğunu üstlenmişçesine baskılı başladı maça. İlk bölgede rakibine pres yaparak rahat hücuma çıkmasını engelledi.
Aynı mantığı sürdürdü Nitekim daha onuncu dakikada bir baskı, kapılan top ve atılan gol. Sonrasında Galatasaray kendine geldi. Enerjik orta sahası ile maça ağırlığına koydu. Devre biterken gelen gol, maçın ruhuna uygun bir sonucu tabelaya yazdırdı. Barış, tüm iyi niyet gösterilerinin yapıldığı bir gecede adına yakışmayan bir hareketle takımını eksik bırakınca gecenin tek negatif resmi oldu. Linderoth'un Nonda yerine sahaya katılımı güçleri yeniden eşitledi. Ev sahibi topa sahip oldu pozisyona değil. Rijkaard orta sahadaki erlerin büyük iş yaptığı gerçeğini kabullenmiş olsa gerek ki, üçlü koşan oyuncu mantığını sürdürdü. Büyüklük de bu işte, kariyer ve isim ne olursa olsun hiç gocunmadan doğruyu yakalamak ve kompleks yapmamak. Rijkaard, Türkiye gerçeklerini keşke Fener derbisinde öğrenseydi.