İçimdeki çocuk Fenerbahçeli bir çocukla izledim maçı. Onun gözlerini taktım gözlerime, onun yüreğiyle baktım maça... Onun kalemidir ellerimden ve yüreğimden damlayan... O ne dediyse onu yazdım...
* Dünyanın en güzel tribün fotoğrafları vardı Şükrü Saraçoğlu'nda. "İşte" dedi, "Bizi diğerlerinden ayıran bu!" Tribünlere onun ruhuyla bakınca, kelimeleri birbirine ekledim... "Sevgili Fenerbahçe... Ben senin, elimden tutup, hiç üşenmeden beni buralara getiren ruhunu sevdim." Maçtan önce bizler için el açtığın dileklerini... En hüzünlü gecelerimizde bile, gökyüzünden bizlere gönderdiğin can yeleklerini sevdim..."
* Fenerbahçe'nin maça başlangıcı doğruydu... Sakin ve sabırlı, ayağa oynarken isabetli. Aniden Deivid'in talihsiz darbesi geldi... Birkaç saniyelik hüznü geçiştirdikten sonra gözlerime baktı. "İçimden geçenleri yakaladın mı?" diye sordu, "Evet" dedim ve yazdım. "Futbol hata oyunuysa, gerektiğinde hata yapmanı... Gerektiğinde dünyanın anasını satmanı... Şerefli geçmişini, görkemli geleceğini... Ben senin, mal varlığına hüzünleri katmamanı sevdim."
* Duruşuyla müthiş bir hafiyeydi. Ayak izlerini alıyordu futbolcuların. Drogba'yı işaret etti. "İnsan kılığında robot!" "Sen rakibin de hakkını veriyorsun" dedim. Güldü... 50. dakikada Alex'in kafa vuruşunda ayağa sıçradı. Ardından Aurelio ile sağdan bindirmenin getirdiği tribün hareketlenmesinde, çılgınlar gibiydi. Gözlerimin içine bakarken, bilinçaltıma emirler veriyordu usulca... "Ben senin damarlarımı süsleyen heyecanını... İffetini, nefretini, hasretini... Hiçbir kulüpte bulunmayan sadakatini... Ben senin yenilmez sanılan devler karşısındaki cesaretini sevdim."
* Tribünlerde dalgalanma vardı da, bir ara gözleri daldı. "Ne yapıyorsun?" diye sordum, "Fenerbahçe'den gol sinyalleri alıyorum" dedi. Kazım'ın attığı golde, omuzlarıma çıktı. "Bak" dedi, "Gördün mü? Kazım'ın ayaklarından kozmik bir ışın çıktı." Gözlerinin aynasından baktı, "Şimdi en güzel cümleleri kurabilirsin" dedi. Yalan değil biraz bekledim. Sanki ikinci golü bekledim. O muhteşem anı... "Ben senin oyun bitti dediğinde, son hamleyi yapmanı sevdim. Yurt içinde ve yurt dışındaki kalleş tuzaklara karşı gösterdiğin, olağanüstü taktik savaşlarını... Ben senin, çocuklar için uçurduğun cennet kuşlarını sevdim..."
* Fenerbahçe'nin karşısında 21 maçtır yenilmeyen bir dev vardı. Şampiyonlar Ligi'nin en az gol yiyen takımı vardı. Ama Fenerbahçe'nin de, kurulmuş robotları bile yerle bir edecek aşkı vardı. O çocuğun üzerindeki de aşkın teriydi. Cebinden, Fenerbahçeli futbolcuların resimlerini çıkarıp öpmeye başladı. "Maldonado'yu yaz, Volkan'ı, futbolcuların hepsini. Yürek İhtilalini yaz. Taraftarın zafere seyirci kalmadığını ve nasıl eşlik ettiğini yaz" dedi... Beni çekiştirdi giderken... "Bunu bütün Fenerbahçeli çocuklar adına yaz" dedi... "Ben seni bana benzediğin için sevdim... Başka takımlara benzemediğin için..."