Maddenin katı sıvı ve gaz diye üç hali olduğunu bilmekteyiz. Buna göre malum üç halin bir futbol takımına dağılımını düşündüğümüzde karşımıza futbolun katı sıvı ve gaz hali çıkar. Galatasaray'ın sert, rakibine oynatmayan, aşırı presli, futbolun katı halini sergilediği yılları biliyoruz. Futbolun sıvı hali, o naif, o gözleri okşayan dar alanda paslaşmaları ile 2000'li yılların bir Galatasaray klasiğiydi. Futbolun gaz halinden ise bahsetmeye gerek yok, gaz hali işte, tıpkı dört gün önce Fenerbahçe maçındaki Galatasaray'ın oynadığı gibi. Bucaspor'da tıpkı Fenerbahçe gibi sarı-lacivert renklere sahip ve kendilerine göre istekli bir futbol sergiliyor. Bu yeterli değil, arada büyük bir güç farkı var. Buna mukabil Galatasaray'da da 'vicdan' sahibi olan futbolcular var; Elano gibi. Brezilyalı, bu güç farkını karşı takım lehine ortadan kaldırmak için olacak ki kendini attırdı ve takımını 10 kişi bıraktı...
Franco'yu kıskandırdı Galatasaray nasıl oynuyor, bunu anlamak için karşı takımın gücünü hesap etmek gerekir ve Bucaspor'un gücü Galatasaray'ın nasıl oynadığını ölçmek için yeterli değil. İlk yarıda Kewell ve Arda'nın golleriyle 2 farklı öne geçen takım, Elano'nun atılmasıyla sakat ve cezalı sayısını gün geçtikçe artırmakta. Florya semalarında yıldızlar parlamıyor artık. "Neşeli Günler" 70'li yılların Münir Özkul ve Adile Naşit'li filmlerinde kalmış gibi görünüyor. Kalede Aykut var. Yedek kaleci yaptığı kurtarışlarla Franco'yu kıskandıracak bir performans sergiliyor. 60 dakika 10 kişi oynayan Galatasaray tat veren bir görüntü sergilemiyor. Ligin başında çok gol atan, çok pozisyona giren ve göze hoş gelen bir futbol oynayan takıma ne oldu doğrusu izahı zor bir konu. Başta da dediğimiz gibi maddenin üç hali var, ve biz bu hallerin futbol üzerine dağılımını Galatasaray üzerinden değerlendirdik. 'Peki bu maç futbolun kaçıncı haline girer' derseniz herhalde Galatasaray için bu, futbolun 4. hali olsa gerek. Fazla söze gerek yok.