Galatasaray bu sezon mutlulukların ve üzüntülerin takımı olma özelliklerinden her ikisini de taraftarına yaşatan bir takım vasfını yüklenmiş bir görüntüye sahip. Trabzonspor takımı İstanbul'a Karadeniz meltemi estirmeye geldi, lakin bu sefer karşısında surları oldukça tüksek olan Florya'nın savaş bilen cengaverleri var. Her iki takım için de zor bir maç olacak, bu belli fakat C. Meriç'in dediği gibi 'Hiçbir zafer umulanı getirmez, hiçbir bozgun mutlak değildir' hükmü gereği ligin hemen başı sayılabilecek bir haftada sadece eğilimler belli olabilir, yoksa nihai hüküm için haftaların geçmesi gerekiyor. Maç Sezarları ve Roma Arenalarını kıskandıracak bir atmosferde başladı. Arena ve Sezar mağluplardan kan beklerken stadyum seyircileri golü bol bir maç arzusundalar.
Bir güneşli, bir puslu Maç bu beklentiyi karşılayacak derecede hızla başladı. Galatasaray'ın usta ayakları ligin başlangıcındaki görüntüden biraz olsun uzakta olsalar bile Keita ve Kewell daha bir diri. Keita savruk ama Sabri ile birlikte ne yapacağı kestirilemeyen deli bir rüzgar gibi. Emektar Ayhan iğne oyası yaparcasına topun adeta başını döndürecek hareketler yapıyor. Lakin iğne oyası defansta iyi durmuyor ve gol olarak geri dönebiliyor. Arda suskun yoğun bir markaj altında kendine boş alan bulmakta zorlanıyor. Trabzon tam bir Karadeniz havası bir bakıyorsun günlük güneşlik bir bakıyorsun puslu ve bulutlu. Günlük güneşlik olduğu anlarda bir göl buluyor ama puslu ve bulutlu olduğu anlarda ise daha fazlasını yiyebiliyor. Kısacası her iki takımda da yeme ve atma istidadı var. Ne yaparsınız zirvede rüzgarlar olduğundan sert esiyor.