Tribünleri bölerek, kendi adamlarını stadın geneline yayarak senin için yapılacak tezahüratı engelleyemezsin. Ancak tribün içinde kardeşi kardeşe kırdırırsın. Dün İnönü Stadı'na gergin bir atmosfere hazır gittim. Ama bu denli organize bir hareket beklemiyordum açıkçası. Beşiktaş yönetimi şeref tribününün sağ alt tarafındaki tribünün biletlerini satmamış. Kombine kartlıların dışında kulübün davetlileri! alınmış koltuklara. İlk olaylar istifa tezahüratlarının yapıldığı o kısımda çıktı. Sonrasında kapalı bölündü. "2 Kupayı Unutma Vefasızlık Yapma" yazılı pankart nedeniyle stat birbirine girdi. Maça geçmek çok zor oldu ama görev işte. Sayfayı tamamen boş bırakıp tepkimi dile getirmemek için zor tuttum kendimi. Maçın başında Nobre ile başlayan Denizli, ilk yarıda futboldan memnun kalmamış olsa gerek ikinci yarıya Serdar-Nihat, Yusuf-Bobo değişikliği ile başladı. Hep Nihat'ın sağ kanatta oynaması gerektiğini yazdım. Sekiz yıl sonra Nihat'ı yine kapalının önünde görmek güzeldi.
Birileri durdurmalı 2. devrenin başlamasıyla gelen gol tribünleri yatıştırmaya yetmedi. Gol sonrası tüm futbolcuların Mustafa Denizli'ye gitmesi sevindirici. En azından takım olma özelliğini nihayet gördük. Kendisini kırk yıllık Beşiktaşlı gibi gösteren performansı sahaya koyan Ernst'e dün akşam Ferrari'yi de eklemek gerekiyor. İtalyan her geçen hafta biraz daha üstüne koyuyor. Maç boyunca yaşananlar ocak ayındaki seçimli genel kurula kadar sürerse Kartal maçlarını 2000-3000 kişiye oynamaya başlar. Birileri harekete geçip "tribün terörüne" dönmesi an meselesi olan olayları durdurmalı. Yoksa bu durum, korkunç tabloları beraberinde getirebilir. Dikkat. Ancak ne var ki CSKA maçı sonrası "kendi taraftarlarımın arasından mı geçemeyeceğim" deyip, kimsenin görmediği tepkiyi gören başkan Yıldırım Demirören, eşi ile birlikte tam bir Beşiktaşlı duruşu ile maçın sonuna kadar şeref tribününde oturdu. Tebrikler, tebrikler, yine tebrikler. Rahmetli Hasan Doğan'ın EURO 2008'de eşi ile hissettirdiği aile bağlarını hissettirdi bana.