İkisi resmi, üçü özel 5 maçta Beşiktaş'ın ortaya koyduğu taraftarını hayal kırıklğına uğrattı. Oynanan futbol kimseye bir mesaj vermediği gibi gelecek için parlak ışıklar saçmadı. Geçen sezon en kritik haftalarda yarıştan koptuğu ileri sürülen ancak hocası ve tüm futbolcularıyla neredeyse gün ve tarih verilerek "Bekleyin, iki kupa da bizim olacak" diyebilen Beşiktaş ile bugünkü Beşiktaş arasında paralellik kurmak zor. Belediye ile başlayan ilk lig maçı bir fiyaskoydu. Ne kadar aksaklık varsa hepsi bu maçta ortaya çıktı. Neydi onlar? Hepsini sıralayalım. Önceliği savunmaya verelim. Maç yorumumda da belirttiğim gibi bunca yeni transfere rağmen geri dörtlünün taker taker veya bütün olarak tüm açıkları kapattığı asla söylenemez. Savunmanın sağındaki Erhan, "Ben buyum. Fazlasını beklemeyin" diyerek oynuyor. Bundan öte bir sözü yoksa kendisine hatırlatmakta yarar var. 3-5 haftaya kalmaz maçları kulübeden izler. Yerinde Toraman veya Ekrem Dağ'dan birini görür. Sivok-Ferrari ikilisi sırıtıyor. Yenilen goldeki hataları saymakla bitmez. Böyle devam ederlerse İbrahim Toraman en büyük rakipleri olur. Savunmanın solundaki İsmail Köybaşı... Hücuma katkıyı olgunlaştırırsa 10 yıl formayı kimseye bırakmaz. Ancak performansını her maçta yükseltmek zorunda. Orta alanda Fink ve Ernst gibi iki dinamik oyuncu var. Tamam da bu bölgenin sağını ve solunu her maçta Tello ve Yusuf ile kapatamazsınız. Demek ki transferde buralar unutulmuş. 10 ya da 10.5 numara eksikliği ise ayrı bir sorun. Forvette Bobo, Holosko ve Nobre yeteneklerini geliştirmek için fazla çaba harcamıyor. Peki Beşiktaş'tan umut yok mu? Haaa... Bu soru güzel ve cevabı şimdiden hazır. Beşiktaş'ın düzelme şansı diğer şampiyon adaylarından biraz daha fazla. Nedeni elbette Denizli... O iddialı teknik adamlar içinde hem işini hem Türk futbolunu en iyi bilen hoca. Göreceksiniz sistemle ve 11 ile sürekli oynayacak. Belki Nihat'a göre bir taktik kuracak ve Beşiktaş'ı kısa sürede en iyi yere getirecek. Şu unutulmasın.. Her takımda Mustafa Denizli yok.