Şampiyonluk kutlamaları çok güzeldir ama pek bana göre değildir. Çünkü akşam başlar, sabah biter. İstanbul'a dönüşü de saatler aldığı için beni yıpratır. İznik Beşiktaşlılar Derneği Başkanı 35 yıllık arkadaşım Hasan Tahsin Akıcı haber göndermiş, "İlker mutlaka gelecek" diye de talimatı çakmış. Ben aracılarla mesaj çekip kıvırmaya çalışıyorum. "Kurtardım" derken, bir haber geliyor ki, dehşet: "Sıkıysa gelmesin... Efsane başkan burada" Haydaaa... Süleyman Seba orada olacak ve ben gitmeyeceğim öyle mi? Emir demiri keser. Saat 17.00'de Radyospor'un önüne arabayı göndermişler. Çıktık yola. Trafik, köprü derken 4 saat 20 dakika sonra mekana giriş yaptık. İçeride 2 bin kişi, dışarıda da bir o kadar... Pırıl pırıl gençler, şık bayanlar ve 'Atatürk' gibi ağırlanan Süleyman abi. Çoktandır da görüşmüyoruz. Başka birisinin başarması mümkün değil ama ben zorla elini öpüyorum. Ne de olsa babam sayılır. Bana hemen efsanenin yanında yer açıyorlar. Manzara şöyle: Yüzyılın başkanı bir yandan benimle sohbet ediyor, bir yandan da forma, top, defter, ne varsa imzalıyor. Hatırlatayım... Süleyman abi 83 yaşında. Aman Allahım... O ne hoşgörü, o ne enerji, inanılır gibi değil. İmza iki saniye duraksadı mı, bu kez fotoğraf makinesini, cep telefonunu kapan, başkanın yanında. Fotoğraf için 10 yaşındaki bir çocuk da gelse ayağa kalkıyor. Bu, Beşiktaş terbiyesi, Süleyman Seba duruşu. Şarkılar söylenirken biraz rahatlıyor. Elinde siyah-beyaz bayrak, delikanlı gibi sallıyor. Süleyman abi benim yanımda bayrak sallayacak da ben ne yapacağım? Elbette sallayacağım. Gururla... Şarkıya eşlik ediyor, ben ne halt edeceğim? 'Teneke' sesimle elbette katılacağım. Bakıyorum saat gecenin bir buçuğu... Şöyle 'bana müsaade' hamlesini daha yeni başlatmışken Tahsin aradan fırlıyor, 'karga tulumba' bir arabanın içine resmen tıkılıyorum. Üç dakika sonra o muhteşem gölün kenarındayız. Bu kez özel masa... İki saat sonra gecenin ikinci hamlesine hazırlanmam lazım. Tahsin, yeni bir atak geliştirirken ve "bak şu villada yerin hazır" derken bu kez savunma mekanizmam hazır: "Torunum" diyorum, "Sabah torunuma gideceğim." Bir anlık sessizlik. 'Asalet' izin veriyor. Süleyman abi seni gördüğüme çok sevindim. Ellerinden öperim... Eski günlere tekrar başlayabiliriz.