Türkiye'de kulüplerin düzeni, aşiret sistemine benzediği için birinin başarısı, diğerini çileden çıkartır. Gelecek yıllarda bu aşiret düzeni, feodal yapının bir gereği olarak kan davasına dönüşecektir. Bu kaçınılmazdır... Bu aşamada töre cinayetlerine geçilmiş olmasa bile, birinin kazancı, ötekinin küçümsemesi şeklinde yankılanır. Dikkat edin; bir kupayı bileğinin hakkıyla kazanmış, ötekine çok yaklaşmış Beşiktaş'ı, ezeli rakipleri "Ne oynamış da bunları hak etmiş?" diye akıllarınca 'ti'ye almaya çalışıyorlar. Adama "Yahu sen ne yaptın? Ligde harikalar yarattın da hep direğe mi çarptın? Yoksa yurt dışına çıkıp da Avrupa'yı mı fethettin?" demezler mi! Bu sezon, önce Sivasspor ve Trabzanspor'un öne çıkması, 26'ncı haftadan itibaren aralarına Beşiktaş'ın katılmasıyla inanılmaz bir yarış yaşandı.
Çalışın, sizin de olur Bir Mustafa hoca geldi, Beşiktaş'ın kaderi değişti. Ne yaptı Mustafa hoca? Son 17 haftada G.Saray'a 15, F.Bahçe'ye 14, Trabzonspor'a 9 puan fark attı! Bu, toplam 38 puanlık bir fark anlamına geliyor. Sivas'ın da 2 puan önüne geçtiğine göre etti mi 40! Bu rakamlar Beşiktaş'ın rakipleri için normalde çok daha feci bir duruma dönüşebilirdi. Mustafa Denizli'nin göreve başladığı 7'nci haftadan sonraki ilk 10 haftada Beşiktaş'ın kaybettiği puan sayısı 16! Yani Mustafa hoca geldiği zaman, ilk 10 hafta Beşiktaş yerlerde sürünmüş. Denizli; o başlangıç döneminde ikili-üçlü defans gibi değişik fantezilerle uğraşmasa, kayıp puanların yarısı kazanç olur, lig de Beşiktaş'ın şampiyonluğuyla haftalar önce biterdi. Ötekiler hiç futbol oynamadı. Onun için konuşmaya hakları yok. Evet Beşiktaş da süper değildi. Ama sonuna kadar savaştı. Bugün eğer maçlar 90 dakika değil, 120 dakika üzerinden olsa Beşiktaş'la baş edecek tek bir takım bulamazsınız. Sadece bu fark bile, Beşiktaş'ı ötekilerden ayırmaya yetiyor. Çifte kupalı şampiyonu kıskanmayın, çalışın sizin de olur!