Galatasaray'a korkusuz ruhun aşılandığı artık o kadar açık ki! Müthiş Hamburg mücadelesinin ardından doğru dürüst antrenman bile yapamadan ligin en kritik deplasmanlarından birine çıkan sarı-kırmızılı takım, herkesin beklentisinin aksine kora kor müthiş bir mücadele ortaya koydu. Skorun önemi bir yana; artık havlu atmayan, moralini bozmayan ve sonuna kadar asılan takım tekrar ortaya çıktı. Bu köşeden Bülent Korkmaz'a muazzam bir kredi verdim. Kaptan beni yanıltmadı. Trabzon için de çok önemli bir maçtı. Ev sahibinin kozlarını sonuna kadar kullanacağı, tüm gücüyle maça asılacağı biliniyordu. Avrupa sınavında yıpranmış rakibine karşı tüm avantajlar bordo- mavililerin lehindeydi. Galatasaray zaten kadro zaafiyeti yaşıyordu, üstüne bir de Lincoln adında nur topu gibi bir probleme de sahip olunca, ibreler Ersun Yanal'ın öğrencilerinden yana dönüktü. Ancak Bülent Kokmaz faktörü beklentileri yok etti. Tam tersine, agresif ve hırslı bir Galatasaray sahaya çıktı. Alanzinho'nun muazzam vuruşuyla gelen gol neredeyse tek pozisyondu. Ona karşılık sarı-kırmızı ayaklar oyuna hakim, rakibine her yerde basan, maçı kazanmaya gelmiş iradeyi sahaya yansıtıyorlardı.
Kişiliğini yansıtmış Bülent Korkmaz'ın teslimiyete isyan eden kişiliği, takıma o kadar yapışmış ki tek kelimeyle harika. Ümit, pivot santrfor göreviyle kendisine şişirilen topları indirme göreviyle sahadaydı, Baros da onun boşalttığı alanlarda indirdiği toplarla gole gitmek için. Bu taktik, hücum aksiyonlarında orta sahayı hızlı geçerek, takımın fiziksel olarak diri kalması üzerine kurgulanmıştı. Sonuçta iki takım da son derece yüksek bir mücadele örneği sergiledi. Ligin tepesine yakışır futbol oynandı. Heyecan, adrenalin, goller... Bir hafta içinde iki yüksek maçta yüreğini ortaya koyan Galatasaray için tek sıfatım var: "Korkusuz."