Galatasaray zorlu Avrupa sınavının sonrasında Konya deplasmanına biraz çekinerek gitti. Saha şartları en büyük sıkıntıydı. Sivas'ın puan kaybetmesiyle zirveye yakınlaşma adına da maçın önemi büyüktü. Üstelik, Bülent Korkmaz'ın Bordeaux maçı sonrası kendisini kanıtlama ve gösterme fırsatıydı. Tüm bu şartlar altında en büyük dezavantaj, soğuk nevale Skibbe'nin takımı adam gibi çalıştıramaması sonucu iyice dip yapan kondisyondu. Bordeaux maçı resmen Bülent Korkmaz'ın cengaverliğini saha içine yansıtmasıyla kazanılmıştı. Takım, maçın büyük bölümünde kondisyon eksikliğini iliklerine kadar hissetmişti. Konya deplasmanı, tüm bu şartlar altında gerçekten ilginç bir zamanlamayla başladı. Bülent Korkmaz, sahaya gayet ofansif bir kadro çıkarmıştı. Bu saha şartları ve ortamda Kewell, Lincoln ve Arda'nın bir arada olmasının nasıl bir etki yapacağı merak konusu oldu. Bülent Korkmaz takımındaki kondisyon eksikliğini biliyor ve bana göre maçı daha başlarda lehine çevirebilmek için bu kadar riskli bir kadroyu sahaya sürdü. Şansının da yardımıyla bu stratejisi tuttu. Sabri'nin uzun pasında Arda'nın Konya defansının da hatasıyla kazandığı gol misafir takımı rahatlattı. Hatta o kadar rahatlattı ki golden sonraki dakikalarda ilk yarı boyuncu Galatasaray resmen uykuya yattı. Konya önce Veysel sonra Bülent Bölükbaşı ile yakaladığı pozisyonları gole çevirseydi sarı kırmızılı takım için kâbus gibi bir maç olabilirdi.
İyi ki kupadan elendi Ümit'in oyuna dahil olmasıyla baskıyı kıran ve tempoyu rolantiye çevirmesini bilen Galatasaray, skoru aktif dinlenme içerisinde korumayı başardı. Son dakikalardaki görüntüyü görünce iyi ki Sivas, Fortis Türkiye Kupası'nda Galatasaray'ı elemiş diye düşündüm. Hafta arasında rakipleri maç yaparken dinlenme fırsatı bulunmaz bir nimet. Son yirmi dakikada ayakta durmakta zorlanan, doldur boşalta dönün sarı-kırmızılı oyuncular da eminim ki benim gibi düşünüyorlardır. Gerçekten biraz dinlenmeye ve kendilerine toparlamaya ihtiyaçları var. Bu maçın en güzel yanı kaptan Bülent'in komutasında alınan üç puandı.