Bülent Korkmaz son derece doğru bir strateji ile önce kazanmayı hedefledi. Gerçekten de Bordeaux-Konya-Bursa maçlarından hasarsız çıkılması, önümüzdeki süreç açısından hayati önemliydi. Hem kaptanın kendini 'ulemaya' kabul ettirebilmesi açısından, hem de takımı sürükleyebilmesi açısından dönüm noktasıydı. Tatmin etmeyen futbol gösterilerine rağmen her üç maçın da kazanılmış olması, Bülent Korkmaz'a olan krediyi daha da artırmış, oynayabileceği alanı genişletmiştir. Bu maçların tek ortak noktası var: Galatasaray savaştı. İyi futbol ortaya konmadı, maçların bazı anlarında rakibin üstünlüğü kabul edildi ama her ne olursa olsun sonuçta kazanıldı. Daha önce haldur huldur saldıran ama arkasında büyük boşluklar bırakan takımın, kayıp hanesinde oldukça ağır bir yük vardı. Son maçlarda ise skoru korumayı becerebilen, savaşan ancak hücum aksiyonlarında verim sorunu yaşayan bir takım sahadaydı.
Çözüm bulunacaktır Hepimizin gördüğünü Bülent hoca da elbet görüyor. Bir yandan savunma güvencesini sağlama alırken diğer yandan sezonun en hücumcu takımının pozisyon sıkıntısı yaşamasına engel olmanın yollarını arayacaktır. Ancak öyle keskin bir dönemden geçiliyor ki, hocanın işi gerçekten çok zor. Bu ikilemi çözmek için zamana ihtiyacı var, ama zamanın ona toleransı sıfır. Hamburg maçı çok önemli eğer iyi bir skorla dönülürse UEFA Kupası yolunda inanılmaz bir mesafe alınacak. Keza, hemen sonrasındaki Trabzon deplasmanı da aynı derecede önemli. Dolayısıyla Bülent Korkmaz'ın arızaları gidermesi ve kendi kafasındaki futbolu oynatmak için çok şansı bulunmuyor. Michael Skibbe'nin fiziksel olarak enkaz haline getirdiği takım ile yoluna devam etmek durumunda. İyi ki takım Türkiye Kupası'nda yok, dinlenme ve toparlanma şansına sahip. Tüm bu şartları bir araya getirdiğinizde şu an kazanmak her şey... İyi futbol ise ana yemeğin üstündeki sos gibi... Bülent Korkmaz'ın kazanma üzerine kurulu kısa vadeli stratejisini doğru buluyorum.