Geriye yaslanmanın bedeli, topa sahip olamamanın faturası bu kadar ağır oluyor. Büyük takım, sahasında skoru bile korumayı beceremezse söylenecek söz kalmıyor. Hâlâ o güzel futbol uzaklarda olsa bile takımın top oynama ve kazanma iştahı gelecek için büyük ümit verdi. Abdullah Avcı, rakibinin liderlik aşkıyla saldıracağını hesapladığını, ilk on dakikada baskıya baskı ile karşılık vererek gösterdi. Sarı-kırmızılılar ne kadar saldırgan çıktılarsa, tüm eksiklerine rağmen teslim olmayacağının sinyallerini vererek sahaya çıkan bir İstanbul Belediye buldu. Futbol kalitesi tartışılsa bile mücadele dozu yüksek bir ilk yarı oldu. Maçta en göze çarpan unsur, Elano sorununa Arda neşterinin atılmış olmasıydı. Takım kurucu pozisyonunda ve forvet arkasındaydı. Elano daha çok topla buluştu, çok koştu. Hele, "Arkadaşlarım pas vermiyor" diye konuştuğu ama yalanlanan demecinin ardından adeta kendini kanıtlamak istercesine iştahlıydı. Arkadaşları da böyle bir durum yokmuşcasına davranarak bütün oyunu onun kurmasına izin verdi.
Nonda çıktı, fırtına durdu Mehmet Topal'ın stoperde oynaması, geriden oyun kurmada rahatlık sağladı. Ne de olsa ön liberoda oyun kurma görevine alışık bir isim. Bence onda geri blokta ısrar edilmeli. Galatasaray tek kanadıyla uçmaya çalışan uçak gibi. Arda ile Uğur sağ kanattan defalarca bindirmelerine rağmen aynı aksiyon sol tarafta tekrarlanamadı. Kewell kritik golünü atarak Rijkaard'ın ısrarına haklılık kazandırdı. Gol öyle bir etki yaptı ki Galatasaray uzun zamandır kaybettiği öz güvenini geri kazandı. Topa bastı, pas yaptı, verkaç yaptı, gol pozisyonu üretti. Hollandalı'nın oynatmayı istediği futbol sahaya geldi. Nonda'nın çıkması bu fırtınayı durdurdu. Kewell yerine geçti ama aynı görevi göremediği için İBB son dönemde daha fazla hücuma çıktı. Rakiplerinin ikramları bu kadar tepilir mi? Özgüven tam ele geçmişken yine yerle bir oldu. Bu işin gidişi zor.