Sağ kanattan getirdiği toplarla 13 gol atmış G.Saray'a karşı, o kanattan sadece 3 gol pası verebilmiş Fener'de Topuz ve Gökhan sağda istekli başlıyor. Daum, Kazım'ın fiziğinden hücumcularını ikiletip 4-4-2 oynayarak yararlanmaya çalışıyordu. Makukula'yı Lugano ve Önder paylaşarak tutuyor, Cangele ise kendini sık sık düştüğü ofsaytlara tutturuyordu. Cristian'ın Brezilya'da uzaktan golleri vardı ama bu gol Cem Yılmaz'ın esprilerinden daha komikti ve stand up'ı yapan Souleymanou oluyordu. İşin ilginci, ligin en az karavana şutu atan takımı olmasına rağmen bu gol Fener'in, Vederson'un frikiğini saymazsak, hareketli bir topla ceza alanı dışından şut ile ilk golü idi. Önder savunmada doğru pozisyon alıyor, Güiza "hücumda itina ile nasıl top ezilir ve kaybedilir" dersi veriyordu. Bu da maç başına ortalama 8 gol pozisyonuna giren Fener'e ilk yarıyı nerede ise pozisyonsuz kapattırıyordu.
Kayseri 2 puan kaybetti Topuz ile Emreciksin'in pozisyonları belki nota gelir cinstendi 2. yarıda. Maç boyu ya faul yapan ya ofsayta düşen Güiza oyunda kalıyor, Kazım'ın yerine Alex'lik yapmak üzere Santos giriyordu. Ama Alex'in yeri doldurulabilir bir yer değildi. Semih ile uzayan ve bu nedenle ortaları sıklaşan Kayseri, savunma güvenliğine yine de "boşver'' çekemiyor, Fener'i alanından çıkartmıyordu. Bu dakikalarda önde top tutamayan santrforunu çıkartıp, oynatılmadıkça körelen Semih'i almak Daum'un aklına gelmiyordu. Sahasına gömülmenin acısını Antep'te yaşayan ama akıllanmayan takımın yediği golde, bu sezon takımı aleyhine ilk penaltıyı yaptıran Carlos'un katkısı büyüktü. Bu dakikadan sonra Semih'le santrforları çiftleme hamlesi pozisyonları Fener'e değil, Kayseri'ye getiriyor, Gökhan'a yardım gelmeyen sağ kanattan Kayseri 4 pozisyon buluyordu. Sonuçta cesur oynayıp 2 puanı yitiren Kayseri, 1 puan kazanan ise gol atıp gömülmenin anlamsızlığını bir kez daha anlayamayan Fener oluyordu.