Daum'un oyun anlayışını çoğumuz eleştiriyoruz. Ama başarmakla yükümlü olduklarını anımsamak bile, ona hak vermeye yetecektir sanırım. Düşünün bir kere, önüne tek seçenek konmuş: Şampiyonluk. Dolayısıyla her ayrıntıyı bu ana amaç adına düşünüyor, değerlendiriyor. İşte bu nedenle de çok haklı olarak oyun felsefesini oyuncularına kavratacak ve takım uyumunu gerçekleştirecek süreci kayıpsız geçmek istiyor. Bunun yolu da bilinçli, dengeli, garantili oyundan geçiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe dün akşam özellikle ilk yarının tamamında tam da böyle oynadı. Hem de Turkcell Süper Lig'in en diri, mücadeleci, uyumlu ve agresif takımı Gençlerbirliği karşısında. Üstelik Dos Santos disiplinsiz oyunuyla sıkça top kayıpları yaparak dolaylı yoldan el freni gibi sol kanattaki üretimi sekteye uğrattığı halde.
Ligin en dişli ekibiydi Ama ilk 45 dakikadaki görüntüsünü, ikinci yarıya taşıyamadı sarı-lacivertliler. Konuk ekibin yoğun baskısı altında başta Gökhan ve Lugano olmak üzere çokça gelişigüzel vuruşa tanık olduk. Şüphesiz Doll'un öğrencilerinin arzulu, hırslı ve agresif bir oyunla gol için saldırmalarının büyük rolü vardı, ikinci yarının büyük bölümünde çekilen bu sıkıntıda. Ama bir diğer faktör de ilk yarıda sarf edilen yoğun eforla baş gösteren yorgunluktu. Doğal olarak ilk yarıdaki kadar pozitif oynayamadı ikinci yarıda Fenerbahçe ve ikinci golü bulmakta zorlandı. Eh, Alex ne güne duruyor. Hızır gibi yetişti, kendisinin ve Fenerbahçe'nin ikinci golünü atarak takımını soluklandırdı adeta. Yani tam da acilen akla, soğukkanlılığa ihtiyacı varken Daumve öğrencilerinin sahneye çıktı, her zamanki gibi kaptan. Zaten bu rahatlıkla 3. golü bulmakta da zorlanmadı ve ligin en dişli ekibini farklı yendi Fenerbahçe. Elbette dün akşam performansıyla anılmayı hak eden Volkan Demirel ve Baroni'nin haklarını da teslim edelim.