Biz futbolcular, Allah'ın sevgili kullarıyız" demişti İstanbulspor'da futbol oynadığı günlerde Aykut Kocaman. Emre'nin kırmızı kartıyla bir kez daha anımsadım bu tespiti. Emre'ye çokça kızdığım anlarda bile, bir yanım şefkat besledi kendisine. Ancak ona karşı beslediğim Yunus'un derinliğinden ve Mevlana'nın felsefesinden beslenmiş duygularım bile yoruldu. Aklım almıyor, Tanrı'nın bu kadar yetenek bahşettiği, hayatın bu denli torpilli davrandığı bir insan, öfkesine nasıl böyle yenilir. Gencecik yaşında Türkiye'nin en değerli takımlarından Galatasaray'la UEFA Kupası şampiyonluğu yaşamışsın, İnter'de forma giymişsin, Premier Lig tecrübesi edinmişsin, yetmemiş ülkenin gözbebeği Fenerbahçe'ye gelmişsin. Hem de fakülte mezunlarının iş bulamadığı, bulanların maaş alamadığı ve devlet memurlarının ayın sonunu getirmekte zorlandığı günlerde, milyon dolar kazanmak pahasına.
Kimler tekme yemedi ki! Ama sen "tekme yedim" veya "hakem taraflı" gerekçesiyle rakip futbolcu ve hakemle dalaşarak kırmızı kart görüyorsun. Bu kariyer ve yetenekteki bir insan, futbolcunun ancak zorunlu olduğunda kırmızı kart göreceğini, kabadayılığın sporcuya yakışmadığını, şiddet ve öfkenin cehalet olduğunu nasıl bilmez, anlayamıyorum. Ya kardeş, sen sahaya futbol oynamak için çıkıyorsun ve sahada da olup biteni değerlendirmekle görevli bir hakem var. Peki, rakip futbolcunun hareketini sen yorumlayacaksan, o hakemlerin işi ne sahada? Tamam, çok tekme yiyorsun bazen. İyi de 13 yıllık futbol hayatında "yıldız" apoleti taşıyıp ve bu kadar iyi para kazandığına göre sen sıra dışı futbolcusun ve ne yazık ki senin gibiler tekmeleniyor bütün dünyada. Pele, Maradona, Platini senden fazla tekmelendiler. Hem sevgili Emre, futbol sadece yetenekle oynanmıyor. Yeteneğin yanında zihinsel, fiziksel ve ruhsal sağlık da gereklidir. İyi bir profesyonel aynı zamanda sorun veya krizlerde de profesyonelce davranmak zorundadır.