Sanat, sanatçı, kalite ile ilahlar arasında bir sorun var sanki çağımızda. Zaten bireysel ve toplumsal açıdan endişeli, sancılı bir süreçten geçiyoruz. Hani, nerdeyse elimizde Diyojen'in lambası sokak, sokak estetik ve kaliteyi aradığımız günlerde Alex Usta'nın kaymaklı kadayıfa dönüştürdüğü futbolda teselli ararken, Üsdat sakatlandı. Tabii, süvarisiz ata dönüşüyor ve fırtınalı bir denizde pusulasız kalmış gemi gibi bir türlü rotasını yakalayamıyor Fenerbahçe. Hem de Mehmet Topuz ve Özer Hurmacı'nın sakatlıktan ötürü forma giyme şansı bulmadığı bir maçta. Yetmemişçesine, bu kez de direkler devreye girdi ve adeta ikinci bir kaleci gibi devleştiler Sivasspor adına.
Emre de komutan Olumsuzluk, bununla da sınırlı kalmadı dün akşam. Üzülerek belirteyim ki, "Hakemler, büyük takımları koruyor" iddiasından etkilenerek Fenerbahçe maçlarına çıkan M. Kamil Abitoğlu'nun da fotoğrafın böylesinde rolü vardı. Maçın tamamında yorum yanlışından dolayı sarı-lacivertliler adına dezavantaja dönüşen en az 7, 8 tane pozisyon var. Doğrusu bu kadar namüsait bir maçta "Ben de komutanım" diyen birine ihtiyaç vardı ve o çığlık da Emre'den geldi. Alex'in yokluğunu mümkün olduğunca gidermeye çalıştı, ortaya koyduğu irade ve performansla. Hem komutan, hem de asker rolünü hakkıyla oynayarak, galibiyetin mimarı oldu adeta. Şüphesiz, futbolcularına özgüven kazandıran, oyun disiplininden (her koşulda) kopmayan, oyunun her bölümünde golü düşünen bir onbir yaratan teknik direktör Daum'un hakkını da teslim edelim.