Büyük hedefleri var Fenerbahçe'nin bu sezon. Hoş, Aziz Yıldırım'ın "Üst üste üç yıl şampiyonluk" sözünden ötürü (doğal olarak) çok kişi Süper Lig'le sınırlıyor bu hedefleri. Ama yıllar önce "Avrupa'da bir kupa" vaadinde bulunan, ama bu hedefin gerçekleşmemesinden dolayı Aziz bey ve camianın yanıp tutuştuğunu da biliyoruz. Dolayısıyla dillendirilmese de Süper Lig şampiyonluğuyla birlikte Avrupa'da da ses getirecek bir başarı özleminin sarı-lacivertlilerin omzunda bir ağırlık olarak durduğunu tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Aslına bakarsanız, ilk 10 dakikadaki tutukluğun arkasında yatan ana neden de bu psikolojinin eseriydi. Neyse ki sakatlanma pahasına attığı golle bu ağırlığı aldı da arkadaşlarının sırtından Carlos, Fenerbahçe kalite ve kapasitesine ulaştı ve peşinden de Güiza'nın şık golleri geldi, böylece daha ilk 45'te tur garantiye alındı.
Dede gitti, Güiza coştu Güiza deyince, aklıma geldi. Anımsayın, geçen sezon Aragones'in çağdışı anlayışı yüzünden kapasitesinin yarısına ulaşamayan Okçu'yu yerden yere vurmuştu kimi arkadaşlar. Aynen Dede'den ötürü aynı şansızlığı yaşayan Alex, Kazım, Önder ve diğerleri gibi. Demek ki kenar yönetimini üstlenen kişi sarraf olursa, sahadaki futbolcunun altın değerindeki kalitesi de ortaya çıkıyormuş. Bunun en önemli kanıtı, Emre, Güiza ve Kazım'ın daha şimdiden ortaya koydukları performanstır. Eh, boşuna bir hafta önce "Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir" demedim. Daha ilk resmi maçında bu görüntüyü veriyorsa Fenerbahçe, Fenerbahçelilere düşen de şimdiden her maçta tribünlerdeki yerlerini almalarıdır.