Burası Şampiyonlar Ligi, annemizin ligi değil.. Kafasında tilki dolaşmayan bir hakemin yönettiği bir maçı izlemek ne keyif. İtalyan hakem hata yapsa bile gördüğünü çaldı, eyyam yapmadı. Fazla söze gerek yok. Nobre, 10. dakikada üç faul kazandırdı Beşiktaş'a. Bizim eyyamcılar olsa hepsini Nobre'nin aleyhine çalmışlardı. Eyyamcı ile hakem arasındaki fark böyle bir şey işte. Mustafa Denizli taktiği sadeleştirip, doğru oyuncuları doğru yerde kullanınca Beşiktaş dünya devi karşısında takır takır futbol oynadı. İlk yarıda yedi korner kullanan Kartal, buna karşılık tek pozisyon üretemedi. Neden? Duran toptan sonuca gitmek için çok fazla tekrar yapmak gerekir de ondan. Beşiktaş kornerleri laf ola beri gele kullandı. Ne ön direk, ne arka direk taktikleri vardı. Ceza sahasına öylesine ortalandı toplar hasbelkader gol olursa olacaktı. Olmadı..
'Yazık oldu'nun zamanı Beşiktaş muhteşem taraftarının desteğiyle baskılı ve kazanma iştahıyla oynadı. Oyunu kontrolünde tuttu. Savunmada kademe hatası yapılmadı. Rooney ve Valencia nefes alacak alan bulamadılar. Ortada Ernst ve Ekrem, Anderson ve Scholes'a dönüşümlü bastılar. İngilizler bu baskı altında sadece kendi sahalarındaki ölü bölgede top yapabildiler, orta alanda değil. Dünya devi Manchester (yedek kulübesinde Berbatov ve Owen var gerisini siz düşünün) kalesi önünde paniklemeseler ya da Serdar dikkatli olsa emeklerinin karşılığını ilk yarıda alabilirlerdi. Üçüncü bölgede pas trafiğini ayarlayamadılar. Serdar'ın iki şutu dışında rakip kaleyi yoklama şansı bulamadılar. İkinci yarıda da görüntü aynıydı. Kazanmak için hırsla saldıran ama bunu yaparken savunma güvenliğini de elden bırakmayan bir Beşiktaş izledik. Rakibi ne kadar güçlü olursa olsun, taşları yerinden oynanmamış, motive olan bir Beşiktaş'ın neler yapabileceğini bu maçla görmüş olduk. Şanssız bir golle de olsa Beşiktaş son derece iyi oynadı. Yazık oldu demek istiyorsanız tam zamanıdır.