Bosna Hersek'in 4 puan gerisindeyiz ve bu şartlarda sıfır hatayla oynamak zorundasınız. İşte o zorunluluk futbolcuların üzerindeki baskıyı öylesine arttırdı ki bazıları tanınmayacak kadar kötüydü. Tek tek eleştirip moral bozmak istemiyorum ama başta Kazım olmak üzere bir çok oyuncumuz kendi çizgisinin altında kaldı. Allah'tan dört muhteşem adam Arda, Emre, Hamit, Tuncay kötü zemin, baskı, stres falan tanımayıp oynadılar da kabusu tatlı bir rüyaya çevirdiler.
Arda insanüstü oynadı Maçın hemen başında üst üste yaptığımız hatalarla golü yiyince tepemizden aşağı kaynar sular döküldü. Taa ki Tuncay'ın müthiş plasesi gelene kadar. İki gol arasındaki 26 dakikada yaklaşık on gol girişimimiz kah bir Estonyalının kolundan, ayağından döndü ya da kaleci Pareiko'nun ellerinde kaldı. Bazen de zeminin azizliğiyle topun ayarı bozuldu! Kırşehir'e vurduk, Nevşehir'e gitti. Estonya'nın gollerinde bütün yanlışlar bir şekilde onlar lehine doğru olurken, bizim gollerimizde en küçük ayrıntı bile aleyhimize çalıştı! Misal, biz Arda'nın insanüstü bir gayretle getirip kaleye gönderdiği topta Sercan'la ite kaka golü bulurken, Vassiljev'in üç kuruşluk şutu, savunmamıza çarpıp ağlarımıza gidiyordu.
Kendimize rakip miyiz? Sanki topun içinde biri vardı ve o da Estonya adına oynuyordu. Sonra, Eduardo Galliano'nun deyimiyle, Arda gerçek bir yıldız olarak topla konuştu onu gitmesi gereken yer konusunda ikna etti!. Ardından Tuncay bir kez daha sazı aldı eline. Bu defa da top gecenin en iyilerini ödüllendirmek ister gibi davranıyordu.. Rahatladık ve kabustan kurtulduk.. Son söz: Teknik kapasitemizin yüksek olduğunu bilen rakiplerimiz genellikle bizimle oynayacakları maçları böyle kötü zeminli statlarda oynatıyorlar. Peki ama biz niye kendi kendimizi bu tarlaya mahkum ettik, teknik kapasitesi yüksek oyuncularımızı zorlamak için mi? Yoksa biz bizim rakibimiz miyiz!?