İki cuma, bir pazartesi. Şampiyona reva görülen bu! İşte koca cumartesi bomboş ama Beşiktaş ilk kez seyircisiyle buluşacağı maçta yine cuma oynadı. "Uyuma federasyon" diyelim, biz geçelim karşılaşmaya. Serdar Özkan, Nihat, Tello üçü de boydan kısa ayaktan usta. Bu üçlü yerden oynadıkları zaman etkili oldular, kanatlardan gelen ortalara karşı ise yapacak hiç bir şeyleri yoktu. Gaziantep sakin ve akıllıydı. İlk yarının ortalarında Beto ve Ferdi, beş Beşiktaşlı arasında yaptıkları verkaçla kalabalıklar arasından nasıl çıkılacağını gösterdiler. Hakan'la karşı karşıya kalan Beto son vuruşu iyi yapabilse tabelayı da değiştirirdi.
Şans da olmalı! İlk 45'te her şeyi bir arada yapmak isterken bir şeyi hep eksik yapan şanssız bir Nihat, gayretli bir Serdar Özkan ve yanlış tercihler kullanan Tello ile savunmadan çıkarken topla savaşan defans oyuncuları izledik. Nihat'ın ayak içiyle köşeye gönderdiği top direkten dönünce aklıma çölde kutup ayısıyla karşılaşan Bedevi fıkrası geldi. Futbolda beceri kadar şans da lazım. Bir santim içeride zafer, bir santim kenarda hüsran var çünkü. İkinci yarıda Beşiktaş yine aynı kazanma iştahıyla oynadı... Bir yandan gol girişimleri şu ya da bu arızayla sonuçsuz kalırken diğer yandan konuk Gaziantepspor'un etkili çıkışları da Murat Ceylan'ın müthiş şutunda olduğu gibi tribünlerin yüreklerini ağızlarına getiriyordu. Bir gol Beşiktaş'ın patlamasına yetecek, görünen köy 'kılavuz' istemiyor, maçın hali bu fakat bir türlü gelmiyor o gol. Kanat bindirmeleri, araya atılan toplar, Ernst'in şutları derken başta kaleci Mahmut ve Cesar'ın müthiş oyunlarıyla siyah-beyazlı hevesler kursaklarda kalıyordu. Bir kurtarıcı şarttı. Tam Ernst o role soyunuyordu ki Mustafa Denizli'den kement yedi ve tribünler patladı. Uzun sözün kısası şu: Beşiktaş geçen hafta kötü oynayarak bir puan kazanmıştı, dün gece iyi oynayarak iki puan kaybetti. İlerleme mi var gerileme mi karar sizin.