İstatistiklere göre Galatasaray, kazandığı maçların en çok koşan takımı değil. Önceki gün de bu durum değişmedi. Ankarasporlu futbolcular toplamda 92 bin 103 metre, G.Saraylı futbolcular 89 bin 460 metre koşmuş. Yani G.Saraylı çok koşmuyor, topu koşturuyor. Enerjisini ekonomik kullandığı için maçın son bölümlerinde de diri kalabiliyor. Yıldız kimlikli oyuncuları, pas ve şut isabet oranlarındaki yüksek yüzdeleriyle de rakip ağları bol bol havalandırıyor. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. G.Saray'da en çok koşan futbolcu 9 bin 494 metre ile Mehmet Topal. Onu Mustafa Sarp, Arda, Emre Aşık ve Servet takip etmiş. Yani orta sahanın ve savunmanın göbeği en dirençli, en mücadeleci ve en çok görev yüklenen bölümü. Savunmadakiler neredeyse takımın en çok koşan futbolcuları! Bu, takımın yarısının, diğer yarıya yeteri kadar yardım etmediğini gösteriyor. İşin Türkçesi, G.Saray'ın kondisyonu söylendiği gibi üst düzeyde değil. Yarısı gerektiğinde koşan bir takımla büyük maç kazanmak zor... Sabri'nin, Ankaraspor maçı sonrası söylediği gibi, futbolcular maç seçiyor, rakibe göre oynuyor. Bu mantık büyük maçlarda da hayata geçerse ne ala, ama "duruma göre koşanlar", gerektiği anlarda gerektiği kadar çalışmazlarsa sorun var demektir. Hele hele günümüz Avrupa arenasında yürüyerek ilerleyen takım pek yok. Kısacası G.Saray, temmuz ve ağustos aylarının beğeni şampiyonu. Ama ileride "koşulması" gereken daha çok yol var. Yollar yürüyerek aşınmaz ancak koşmadan da hedefe varılmaz...