Kosecki, parası eksik ödenince öfkelenmiş ve liraları basın mensuplarının önünde yere atmıştı. Galatasaray yönetimi de bu "bir avuç para"nın bedeli olarak Polonyalı yıldızı tak diye kapının önüne koyuvermişti. O dönem Galatasaray'ın futbol şubesinin başında Adnan Polat vardı. Kosecki'nin özür dilemesine ve Polat'ın elini öpmesine rağmen Polonyalı'yı ne Polat, ne de etik değerlere büyük önem veren başkan Alp Yalman affedebilmişti. Futbolcu-kulüp ilişkilerinde sorunlar her zaman olur. Çoklu yapılarda sorun kaçınılmazdır zaten. Önemli olan kriz noktasına getirmemek, kriz yaşanırsa da doğru duruşu sergilemektir. Kosecki'den bu yana para kaynaklı onlarca kriz daha yaşadı Galatasaray. Efsaneleriyle FIFA'lık bile oldu. Ama Lincoln gibisini hiç görmedi. O, 17 yıl önce paraları yere saçarak tepkisini gösteren Kosecki'den de alacaklarını tahsil etmek için FIFA'ya giden Hagi'den de farklı. Çünkü onun derdi para değil. Tam aksine, Florya'daki odasına, bakkalların meşhur "Peşin alan-veresiye alan" resmini assa yeridir. Onun sorunu sanırım para azlığı değil, tam aksine para fazlalığı. Bir röportajında, babasız büyüdüğünü ve çok küçük yaşlardan itibaren ailesine bakmak zorunda kaldığını anlatıyordu. Dipten gelen biri için hayal ötesi bir serveti var artık ve dünyayı umursamıyor. Başta da Galatasaray'ı. Kişileri ön plana çıkartıp Galatasaray'ı baltalayıp durdu iki sene boyunca. Şimdi de Galatasaray macerasını kökünden baltalayıp deviriyor. Onun sorunu kafasının içinde sanki! Kosecki gibi o dönemin büyük yıldızlarından birini bir dakikada harcayan Galatasaray, Lincoln'e çok bile sabretti. Geçen sezonun son bölümünde, biraz da ihtiyaçtan son kez görmemezlikten geldi Brezilyalının kaprislerini. Ama o, bu adıma yanıt vermediği gibi üçüncü sezonuna da aynı tas aynı hamam girmeye kalktı; Galatasaray da FIFA'ya başvurdu. Geç de olsa duruş budur. Değerler için en değerli varlığınızı gözden çıkarabilmektir!