Futbolcuların son yılları bana hep dramatik gelmiştir. Bırakmak istemezler. Sündürürler. Hep, başka isimlere yoğunlaşıp "Benim ondan neyim eksik?" derler. Var olmak için, "Benim ondan şuyum fazla" demeleri gerektiğini çoktan unutmuşlardır artık. Üstelik sahada ortak kaderi, kampta odasını paylaştığı eski takım arkadaşı başına teknik direktör olarak geldiğinde daha da garipleşir durum. Mesela Hagi'nin gelişi... Örneğin Bülent Korkmaz'ın teknik patron oluşu... Hep sıkıntılı olmuştur taze hocayla olgun futbolcu arasındaki bu buluşma... Tarih yine tekerrür ediyor. Önce Hasan Şaş, sonra Ayhan Akman, şimdi de Ümit Karan meydan okuyor Korkmaz'a. Takımın üç eskisi, takımın üç kaptanı... Saha içinde şakalaştığı arkadaşından şimdi komut almak, belki yaralıyor onları. Arkadaşlık ilişkilerinden dolayı ayrıcalık istiyorlar belki de. Gerçek profesyonel olmanın gerektiği yaşlarda, duygusallaşıyorlar demek ki. Küsüyorlar da. Bülent Korkmaz'dan Hakan Şükür'e onlarca örneği var bunun. Verilen fırsatlar, tanınan haklar için minnet etmek akıllarından bile geçmiyor. Çarpışarak çekiliyorlar. Tabii kendilerince. Nasrettin hoca fıkrası gibi, herkesin kendi açısından haklı olduğu noktalar bulabileceği bir konu. Ama gitmesini de bilmek gerekiyor sanki... Ya da en azından verilen kararlara saygı duymayı bilmek gerekiyor. Yoksa kendi gemisini yakan kaptandan farkınız kalmaz...