Kimse kusura bakmasın ama bu sezonun Beşiktaş'ından henüz bir şey anlamış değilim. Beşiktaş, hazırlık maçı mı kupa maçı mı lig maçı mı oynuyor, bunu henüz saptayamadım. Sessiz pazartesi gecesi çelişkilerle doluydu. Maçı iki bölüme ayırabiliriz. Birincisi hiçbir sorunun net yanıtının olmadığı ilk 70 dakika.. İkincisi de birçok soruya net yanıtlar alabileceğimiz son 20 dakika. İlk 70'e baktığınız zaman Beşiktaş'ın topu sürekli rakip kale önünde dolaştırdığını görüyorsunuz ama her an gol gelebilir diyemiyorsunuz. Bu futbolun bir mesajı var mı? Yok! Birçoklarının görmediği, bazılarının fark ettiği ışığı saçıyor mu? O da yok? Öncelikle Beşiktaş'ın hangi taktikle oynadığını kavrayamıyorsunuz. Böyle olunca 70 dakika çöp sepetine atılmış uzun bir süre olarak boşa geçiyor. Şimdi işin biraz da pozitif tarafına bakarsanız, bu kısır 70 dakika içinde Beşiktaş gol pozisyonu bulamadı mı? Gerçeği söylemek gerekirse net pozisyonlar olmasa bile o kadar çok enstantane pozisyonlar vardı ki biraz çabuk olmak ve de beceriyi ön plana çıkarmak Beşiktaş'a en az üç gol getirebilirdi. Bir önceki hafta Holosko'nun bozuk para gibi harcadığı bu pozisyonlarda sıfır çekenler Nihat, Tello ve Nobre oldu.
Malzeme sağlam Ne zaman ki o ana kadar sahada olmadığı bir türlü anlaşılamayan Holosko oyuna girdi ve son 20 dakikalık parlak oyun başladı. Öyle bir ilk gol var ki Uğur İnceman'ın, Tello'nun, Nihat'ın bir golü ortaklaşa yapmak için gösterdikleri çaba müthişti. En güzeli ise Holosko'nun ağlara giden vuruşuydu. Bu gol Beşiktaş'ı kendine getirmekle kalmadı, 5 dakika sonra Tello ile ikincisini de gördük. Durumu şöyle özetleyelim. İyi Beşiktaş'ın doğması için her türlü neden ve malzeme var. Yeter ki Mustafa Denizli, taktiği oturtsun, ilk 11'i belirlesin, ondan sonra 70 dakikalık değil 90 dakikalık Beşiktaş'ı izlemeye başlayabiliriz. Ligde ilk haftayı boş geçen Beşiktaş nihayet ikinci haftanın sonlarına doğru görünmeye başladı. Tam görünürse rakiplerinin işi çok zor.