İstanbul'daki tarihi finale bir Türk takımı veya Türk hakemi gönderemedik ama şehrimiz, stadımız ve seyircimizle finaldeki yerimizi aldık. Futbolumuzun geldiği noktada hak ettiğimiz de bu kadardı zaten. Werder Bremen'in kağıt üzerindeki değeri 140 milyon, Shakhtar'ınki ise 110 milyon euro. Kalite ve tecrübe olarak, hatta "kurumsal hafıza" itibarıyla, Werder Bremen maç öncesi net favori olmalıydı. Ancak, toplam değerleri 45 milyon euroyu bulan Diego, Mertesacker ve Almeida'nın Werder adına forma giyemiyor olmaları, finale denge getiriyordu. Ben bu yüzden ısrarla karşılaşmanın ortada olduğunu iddia ettim ve Fotomaç İddaalıyız ekinde 90 dakika itibarıyla "beraberlik" önerdim. Werder, eksiklerine rağmen çok koşacak ve takım olarak kalitesini konuşturacaktı. Lucescu'nun da eksik Werder karşısında çok iyi önlemler alacağı da tüm dünyanın bildiği bir gerçekti. İki takımın da birbirini yenmesi zordu. Nitekim öyle bir maç oldu. Diego'nun yokluğunda liderliğe soyunması beklenen Mesut Özil, yeterince ön plana çıkamadı. Shakhtar özellikle sağ kanatta, oyunu mükemmel derecede iki yönlü oynayan İlsinho'yla etkili oldu. Kendi sahalarında çok iyi kapandılar ve Werder'e boş alan bırakmadılar. Topu kazanınca da ayağa ve dikine pasla süratle hücuma çıktılar. Almanlar da beklediğimiz gibi disiplinli takım oyunları, kalite ve tecrübeleriyle rakiplerine ayak uydurdular. Dengeli, mücadeleci, modern futbolun gereklerinin yerine geldiği bir final izledik. Kupanın galibini futbol adına anlık ve küçük farklar belirleyecekti. Öyle de oldu. İspanyol hakem Cantalejo ise kalitesini yine konuşturdu. Pozisyonlara çok yakındı. Otoritesi her an hissedildi ama finalin önüne geçmemeyi de başardı.