13 Ekim'de yapılan İhracat Başarı Ödülleri töreninde, Başbakan ve Nihat Özdemir arasında şöyle bir konuşma geçti: Başbakan, "Ne olacak bu Fener'in hali?" diye sordu. Cevap: "Sayın Başbakan, durum aynı küresel kriz gibi; dibe vurduk, şimdi yükselişe geçiyoruz." Başbakan'ın yorumu ilginçti: "Bana pek öyle gelmiyor ama inşallah dediğiniz gibi olur." Tayyip Erdoğan, "Bana pek öyle gelmiyor" derken belki küresel krizi kastetti, belki Fenerbahçe'yi, belki de her ikisini birden. Ne kastetmiş olursa olsun, Fenerbahçe'nin de küresel ekonominin de iyiye gitmediği kesindi. Krizin en büyük özelliği dalga dalga vurmasıdır. Önce yumruğu çakar, sonra durulur. Siz "bitti galiba" derken bu sefer daha da sert vurur. Sonra bir daha, sonra bir daha. Konuşmanın geçtiği o günlerde dolar 1.40'dan 1.30'a düşmüş, borsa da 28.500'den 30.000'e çıkmıştı. Nihat Bey zannederim bundan ve tabii ki 3-0'lık Gençlerbirliği galibiyetinden güç alarak, Fenerbahçe'yi de küresel krize benzetmişti. Halbuki kriz durup durup vurdu. Şu an dolar 1.70 civarında. Borsa endeksi ise 24.000'e kadar düştü. Durum, Fenerbahçe'nin Gençlerbirliği galibiyeti sonrası Sivas ve Kayseri'ye yenilmesi gibi yani. Şimdi soru şu: Bursa maçıyla Fenerbahçe çıkışa geçti mi? Yoksa bu da diğerleri gibi sadece düşüş içindeki bir duraklamama mı? Krizdeki "serbest düşüş" trendi içinde yer alan "düzeltme hareketleri" ni iyi incelemek lazım. Söz konusu hareket içinde gerçekten "radikal bir değişim" var mı, yok mu bakmak lazım. Ancak o zaman "trend dönüşleri"ni önceden kestirebilirsiniz. Bu şartlar altında, Bursa maçının skorunu (ve tabii ki 3 puanı) bir tarafa bırakırsanız, Fenerbahçe'nin toparlanma sürecine girdiğini söylemek için erken. Daha doğrusu elimizde o yönde bir veri yok.