"Bizim işimiz tribünlere oynamak olmamalı. Bazı tehlike sinyallerini görebilmeli ve konuşabilmeliyiz. Hatta Partizan'ın kalite ve tecrübesini göz önüne alırsanız, tehlike sinyallerinin daniskasını tartışmalısınız. Fenerbahçe son derece kontrollü başlaması gereken maça, anlaşılmaz riskler alarak girdi. Maç 0-0 iken Partizan'ın kontra toplarda defansı son derece eksik ve dağınık yakalaması, Fenerbahçe kalite ve tecrübesindeki bir takım için kabul edilebilir cinsten değil. Eğer rakip Partizan değil de klas bir majör lig takımı olsaydı, cezayı daha ilk 20 dakikada kesebilirdi. Ondan sonra ayıkla pirincin taşını. Partizan maçında görünen o ki Fenerbahçe'nin takım oyunu bakımından kontrolsüzlüğü, istikrarsızlığı ve dağınıklığı büyük rakiplere karşı büyük tehlike. Bu konuyu henüz sert rakiplerle karşılaşmadan halletmiş olmak da Aragones'in işi." Yukarıda yazdıklarım, 28 Ağustos gününe ait. Fenerbahçe-Partizan maçının bir gün sonrasına. İşte o günden bugüne iki ay geçmiş ama Fenerbahçe'de bir şey değişmemiş. Gerçekten Arsenal maçına da Fenerbahçe, yine son derece kontrolsüz bir savunma kurgusuyla başladı. Lugano-Edu ikilisi Kocaeli maçında bile araya-arkaya atılan toplarda zafiyet gösterirken, bu maçta da defansı o kadar önde ve kontrolsüz kurdular ki, Walcott- Adebayor-Nasri gibi hızlı ve yetenekli hücumcuları olan Arsenal karşısında adeta intihar ettiler. İşte klas bir majör lig takımı geldi ve cezayı 20 dakikada kesti. Defans enlenmesine de diklemesine de elek gibi. Defansın yükünü hafifletmesi gereken ön liberolar Selçuk ve Maldonado son derece yetersiz. Yedek kulübesi de kalitesiz. İşte Aziz Yıldırım'ın "Geçen yıldan çok daha güçlüyüz" dediği ve bugünlere göstere göstere gelen Fenerbahçe, maalesef bu.