Dünyanın her yerinde maçlar 0-0 başlar. Fenerbahçe- Galatasaray derbisi 1-1 başladı. Galatasaray maçın ilk bölümünde çok kararlı ve yüksek özgüvenle oynadı. Galatasaraylıların, Alex'in yokluğunda rakip yarı sahadan top çıkarken yaptıkları pres, çoğunlukla sonuç verdi. Fenerbahçe topu üçüncü bölgeye kaliteli bir şekilde taşımakta büyük zorluklar çekti. Galatasaray'ın maestrosu olan Lincoln, Benfica maçından sonra Fenerbahçe maçında da son derece istekli ve verimliyken, Fenerbahçe'ninkinin sakat ve tribünde olması, maçın dengeleri üzerinde çok etkili oldu. Ancak tüm bunlara rağmen Fenerbahçe ilk yarı sonunda soyunma odasına 2-1 önde girdi. Bunun iki ana sebebi vardı: Birincisi tabii ki Şükrü Saracoğlu Stadı'ndaki ölüyü dirilten atmosfer. Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi sürekli kendi kalesine doğru iteleyen agresif ve cesaretli oyun planına karşılık, takımına omuz veren, takımının teslim olmasına müsaade etmeyen tribün gücü. Bu güç Fenerbahçe'ye tartışmasız büyük katkı sağladı. İkinci sebep ise maçtan önce tahmin ettiğimiz ve özellikle iddaa tahminlerimizde dile getirdiğimiz psikolojik etki. Fenerbahçe takımının Galatasaray'ın Benfica karşısındaki güzel oyunundan dolayı üst düzey motive oluşu, hırslanışı.
Gelenek bozulmadı İkinci yarının hemen başında, Fenerbahçe skoru Galatasaray'a devre arasında yaptığı iki oyuncu değişikliğinin sonucunu görme fırsatını vermeden 3-1 yaptı. Maçın kırılma noktası bu goldü. Golün hazırlayıcısının Carlos oluşu da "bu Carlos'un sözleşmesinde (yedek bırakılamaz) diye bir madde mi var?" diye soran bana kapak oldu. Deivid'in kapanış vuruşu ise pastanın üzerindeki kremaydı. Özetle, müthiş bir gece oldu. Ve muhteşem Fenerbahçe taraftarı, Kadıköy geleneğini bozdurmadı.