Mustafa Denizli geldikten sonra gerçekleşen puan kayıplarının gündemin ilk maddelerinden biri haline yükselmesi, geçen hafta adeta tek kale oynanan Trabzon maçında kaybedilen iki puan ve bu nedenle ilk iki takımla olan altı puan farkın azalmaması, dün geceki maçı bir final havası haline sokmuştu. Daha doğru bir deyişle; Beşiktaş'ın bundan sonra yapacağı her maç bir Sırat Köprüsü idi. Artık puan kaybı lüksü de yoktu. Sırat Köprüsü mutlaka geçilmeliydi. Kadrolar ilan edildiği zaman Mustafa Denizli'nin, tenkitlere fırsat vermemek için maça Bobo-Nobre ikilisi ile başlayacağını gördük. Benim kafama da şu soru takıldı: "Bu değişiklik işe yarayacak mı?" İlk 45 dakikada Bobo-Nobre ikilisi bir işe yaramadı. Sadece kaleyi tutan birer kafa şutu attılar. Ama Murat'ın değil, Rüştü'nün kalesine. Allah'tan Rüştü dikkatli idi de top ağlara gitmedi.
Arzulanan Beşiktaş Kabahat Nobre ve Bobo'da mıydı? Bence hayır. Kanatlardan tek bir orta gelmedi. Araya tek bir pas atılmadı. Hepsinin stres içinde oldukları da her hareketlerinden belliydi. Bu beyaz formalı Beşiktaşlılar, tek bir pozisyona giremeden, rakip kaleye tek bir şut atamadan biten ilk devrenin sonunda soyunma odasına giderken Beto'nun değerlendiremediği pozisyona seviniyorlardı. İkinci yarıya "Bu stres çekilmez" düşüncesiyle çıkan Beşiktaş, Tello'nun kornerine kafayı vuran Nobre ve gol olan ilk şutun sahibi Tello ile 2-0'lık skoru buldu. Gaziantep kapalı savunmadan vazgeçti. Bol gol pozisyonlu maç İbrahim Toraman imzalı Nobre golü ile bitti. Bu geceki Sırat Köprüsü de geçilmiş oldu. Bu yarıdaki Beşiktaş arzulanan Beşiktaş'tı.