Lider Trabzonspor ile farkın açılmaması ve geriden takip edenlerle farkın kapatılmaması açısından Beşiktaş için üç puan çok önemli idi. Kadrolar açıklandığında Mustafa Denizli'nin Nobre-Holosko ve Ali Tandoğan-Ekrem Dağ ikilileri ile maça başlamayı tercih ettiği görüldü. Bu durumda Bobo ile iki Serdar'lar ilk on bir de yer bulamamış oyuncular oldular. Denizli'nin tercihlerine bırakın beni, kimsenin diyeceği bir şey olamazdı. Ben ilk yarı bittiğinde Beşiktaş'ın nasıl bir sistem uyguladığını hâlâ anlamamıştım. Her zaman olduğu gibi şahsi becerilere ihtiyaç vardı. Futbolcular gayretli ama dağınıktılar. Aynı laflar aslında Bursasporlu futbolcular için de söylenebilirdi.
Sağlam kötü mü olurdu! Karşılıklı pozisyonlar oldu ama çizgi üstünden iki topu çeviren Bursaspor'du. Gökhan Zan'ın şutu ile kaleciyi de geçen Nobre'nin plasesi gol olmak üzere iken çizgiden çevrildiler. Birincide şans faktörü ağırlık kazandı. İkincisinde Nobre mi beceriksizdi, topu çeviren Bursalı futbolcu mu becerikliydi yoksa şans faktörü bu pozisyonda da geçerli miydi?. Doğrusunu isterseniz karar veremedim. Deplasmanda tam 17 korner atan Beşiktaş, bunlarda etkili olamadı. Bu dert, sezon başından beri var. İkinci yarıda futbol adına sahada hiçbir şey yoktu. Sadece, ne yaptıklarını anlamadan, oraya buraya koşup "Topu depen" 20 adam (Kalecilere sözüm yok) vardı görüntüde! Sonuç; Beşiktaş iki puan daha kaybetti. Maç bittiğinde bir arkadaşım "Ertuğrul Sağlam kalsaydı 5 maçta 7 puandan daha çok mu puan kaybedilirdi?" diye sordu. Sorar mı sorar. Dilin kemiği yok ki.