Beşiktaş'ı hem kulüp hem de takım olarak yönetenler, ara dönemde şapkalarını önlerine koyup uzun uzun düşünmek zorundalar. Örneğin, "Hakem hataları tamam da, bizim hiç mi kusurumuz yok?" diye önce kendilerine, sonra birbirlerine sormalılar. En önemli soru, "Bu kadar şikâyet ediyoruz ama elimizdeki kadro rakiplerle kıyaslandığında şampiyonluğun en güçlü adayı mı?" olmalı. Bu soruya "Evet" diyenler çoğunluktaysa, onları sezon sonunda büyük bir hayal kırıklığı bekliyor. Soruya "Hayır" diyenler fazla ise Beşiktaş için 'umut var' demektir. "Evet" diyenlere şunları anımsatalım: Bu takım derbi kazanamadı. Üst üste üç maç alamadı. Kritik deplasmanda Kayseri'ye kaybetti. İçeride Sivas'ı aşamadı, Ankaraspor'a boyun eğdi... Tablo, neresinden bakarsanız bakın tam bir fiyasko! Bu takım ilk 6 hafta sonunda F.Bahçe'nin tam 8 puan önündeydi. 12'nci haftada Eskişehir'i yenmiş, rakiplerinin hepsi puan kaybetmişti. Ne olmuştu? Trabzon'la fark ikiye inerken; G.Saray'ın 4, F.Bahçe'nin 5 puan önüne geçilmişti. Sonra ne olmuştu? Dört haftada üç yenilgi, bir galibiyetle her şey allak bullak olmuştu. "Evet"ciler şunu da düşünmeli; Beşiktaş'ın önünde tam beş takım var! Puan cetvelinde ilk iki sıradakinin 6, üçüncüsünün 5, dördüncüsünün 4, beşincisinin 2 puan gerisinde. 16 haftanın bilançosu, dört kez liderliğe rağmen sıralamadaki altıncılık ile tam bir düş kırıklığı! "Evet"cilere bir hatırlatma daha. Beşiktaş, iyi futbolculara rağmen kesinlikle iyi bir takım değil. Sağ bek ve sol bek yok. En kötü orta saha da Beşiktaş'ta. Mösyö Cisse ile yerden kalkmayan Serdar Özkan ile sırtındaki numarayı kanıtlayamayan Delgado ile nereye kadar? Yazının başındaki soruya "Hayır" diyenler, aşağıdaki yazıyı okusunlar.