Hakemlerin sonuçları belirlemek için, güçlerini böylesine açıkça ortaya koyduğu bir ülkede neyi tartışalım? Futbolun kalitesinin ayaklar altında olduğunu mu? Puan cetvelini düzenlemek için, sahaların ortasına kurulan adaletsizlik santrallerini mi? Canları yandığı zaman ülkeyi yangın yerine çevirenlerin, işlerine gelince vicdanlarına susturucu taktıklarını mı?
***
Sezon başından beri kendisine gol atan Güiza'nın, hâlâ aldıklarının karşılığını veremediğini, ama Galatasaray maçında attığı golle "Gerçek Fenerbahçeli" olduğunu mu? Aragones'in derbi maçlarını kazanmak için sistem üretmesine gerek kalmadığını, Skibbe ve Mustafa Denizli gibi adamlarla çelik çomak oynadığını mı? Rakiplerinin yanlışlarıyla dirilen Fenerbahçe'de, derbileri kazanarak Şampiyonlar Ligi hezimetinin üzerine gül serpildiğini mi? Hakemin 9 kişi bıraktığı Hacettepe karşısında, Lincoln'ün maç sonundaki üç paralık gösterisini mi? Söyleyin neyi tartışalım?
***
Halis Özkahya'yı tartışmaya gerek var mı? Kayserispor-Trabzonspor maçını izleyin. Verdiği penaltılara ve gole bakın, Uzun süre maç verilmesi sakıncalı. Kendisini arayan kulüp başkanını ihbar etmekle, adaletin temsilcisi olmak arasında başka gösteriler gerekiyor. Öyle değil mi Özkahya?
***
Bünyamin Gezer'i izleyin. Kazananlar için adil görünebilir ama asla dürüst bir maç yönetmedi. Lugano'ya göstermediği kartla, Cisse'ye gösterdiği kart arasındaki duruş, harika bir delildir. Öyle değil mi, usta yorumcular?
***
Galatasaray-Hacettepe maçının hakemi Süleyman Abay'ı izleyin... Gösterdiği sarı kartlara bakın, göstermediklerine iki kere bakın. Galatasaraylı Barış'a kart göstermeyen bir hakemin iyi niyetinden söz edilir mi? Galatasaray'ın can çekiştiği dakikalarda hakemin sahneye çıkması, Galatasaray için serum şişesi olmak mıdır, hakem olmak mıdır? Bu ülkede küçük takımların hakkını koruyacak bir dernek, bir sistem, ne bileyim bir kum tanesi falan yok mudur?
***
Neyi tartışalım? Bursaspor-Antalyaspor maçından sonra otobüsleri taşlayan, taş yürekli adamların, 9 yaşındaki bir kızı kör etmelerindeki zalimliği mi? Onları beslemekten haz alan yöneticileri mi? Bu meseleleri körükleyen gazeteciliğin cehennemin dibine kadar yolu olduğunu mu? Söyleyin neyi tartışalım?
***
Ülkenin Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'in yaptığı açıklamaya bakın. "Ekonomik krize karşı tedbir aldık, etkilenmedik!" Sanırsınız ki bir banka, ya da şirket yöneticisi konuşuyor. Milli futbolculara dağıtılacak primleri hesap etmekten, futboldaki azalan kalitenin ve hakem tükenişinin farkına bile varamayan birinin, başkan olması ne acı... Sportif görevini yerine getiremeyen birinin, krize tedbir almış biri olarak, bizlerin gözlerini boyamaya çalışması nasıl bir çaresizlik! O yüzden değerlerin paralanmasına şaşırmamak gerek. Her şey birbirini tamamlıyor.
***
Herkes şunu iyi bilmelidir ki... "İçine doğru yanan dağlar, eninde sonunda patlar!"