Bir facia olasılığı vardır da, en ümitsiz akşamlarda bile, filmler kadar güzel bir gece düşlersiniz bazen. Yokluğun içinden çıkıp, varlığını hissettirmesini beklersiniz futbolculardan. Onları burçlarına bayrak dikilmemiş kaleler gibi dimdik görmek istersiniz, kendi kalenizin önünde... Bir bakarsınız ikinci yarıda karşınıza çıkarlar. O yüzden onların aldığı beraberliğe galibiyet muamelesi bile yapabilirsiniz. Haklarıdır.
***
Maçın ilk dakikalarında, Arsenal takımındaki şeytan üçgenlerinin, özellikle kanatlarda ne denli işlediğini gördük. Böylesine bir pas yüzdesine seyirci kalmak, bu kadar kolay eksilmek, Fenerbahçeli futbolcuların çaresizliğinin resmiydi. Defansın tahrik edici boşluklarında, at oynatan Arsenal forveti vardı da... Kaçan goller sergisinde, Fenerbahçe kalesi önündeki pozisyonlar da Volkan adına kartpostallıktı.
***
Aslına bakarsanız, Fenerbahçeli futbolcular izin verdiği için Arsenal bu kadar rahattı. Olmayanların yokluğunu ve Arsenal futbolcularında dışa vuran tedirginliğini de hesaba kattığımda, "Fenerbahçe, bir İngiliz takımı gibi oynasa, bu takıma gol de atar, puan da alır" dedim. Ama Fenerbahçe'nin rakip kaleye gidişlerinde inanmışlık yoktu. "Orta halli" yüklenmelerde bile, Arsenal'in sırıtan yanları dışa vuruyordu. İlk yarının bitimindeki sonuç, Arsenal'deki tedirginliğin belgesiyken, ben ikinci yarıdaki Fenerbahçe'den bir mucize bekledim. "Mucize; enerjinizi korkularınıza değil, cesaretinize verdiğiniz zaman başlar" diyerek, bir mesaj gönderdim içimden. "Kazanmak için yürek lütfen!"
***
İkinci yarıda, daha yürekli bir Fenerbahçe vardı. Ve her dakika kendinden biraz daha uzaklaşan bir Arsenal. Arsenal forvetinin boşa gidiş gelişlerinin, boşalan sinirleriyle yakında ilgisi vardı ama ikinci yarıdaki Fenerbahçe defansının duruşunda bir başkalık vardı. Edu-Lugano ikilisi, ilk maçtan dersini almış gibiydiler. Gökhan Gönül, eskiye dönüş yapmıştı. Her ne kadar Arsenal'in yapay bir baskısı olsa da, Fenerbahçe'nin direnişi sahiciydi. İkinci yarıdaki Fenerbahçe takımı, herkesin, diğerinin yükünü taşımayı sorumluluk saydığı bir takımdı. İnandığı aşkın takımı...
***
Dün gece Volkan'ın gecesiydi. Arsenal forvetini tedirginliğe iten, onun pozisyonlara kafa tutan duruşu ve kendinden emin çıkışlarıydı. Her tehlikede zamanlaması harikaydı. Özellikle ilk yarıda, dokunmadan açılan kapının önündeki dev nöbetçiydi. Maçın başındaki tedirginliği yok ederken, arkadaşlarını dirence kışkırtmanın da ustasıydı.
***
Arsenal'le oynanan iki maçı da izledikten sonra, geçen yılın Fenerbahçe'sini arıyor insan. O takım, iki maçı da kazanırdı inanın. Ve dün kazanılan bir puanın, kaybedilen 5 puanın yanında nasıl da büyük kayıp olduğunu, daha iyi anlıyor insan. Devrimin yolda kalmasına, nasıl da içerliyor insan.
***
Her şeye rağmen, dünkü sonuç Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ne attığı saygın bir imzadır. Oynanan futbol ne olursa olsun, gösterilen mücadele ve dünkü direncin adı "zaferdir" "Yürek zaferi", "ilahi zafer..." Ne derseniz deyin!