Dünkü maç, rakip 10 kişi kaldıktan sonra, hamle sırasını korkaklığa çeviren Aragones'in yenilgisi... Pataklanıyormuş hissiyle, rakibini döven Rıza Çalımbay'ın zaferidir. Eskişehirspor, atılan kalecinin yokluğunu ruhuyla onardı. Fenerbahçe, varlığını ruhsuzlukla inkar etti.
* Fenerbahçe için içi boş gecelerden biriydi. Ne kanatlarda bir hareket, ne orta alanda bereket... Defans dokunmadan açılan bir kapı... Tek adam vardı Alex... Onun da, geceye hükmeden kral olması ihtimali, ilerleyen dakikalarda, yalnızlığın girdabında boğulup gitti.
* Maçın başında klasik bir Fenerbahçe resmi gördüm. O yüzden erken gelen golün, geçen haftaki Eskişehir kayasını parçalama ihtimalini düşünmedim. Çünkü Fenerbahçe, kendi yarı alanında küçük paslarla göz boyarken, orta alandaki aczi görmek de mümkündü. Pasların mesafesi arttıkça, isabet oranı azalıyordu. Yine de Alex'in sol ayağına yakışan bir gol vuruşu izledik.
* Eskişehirspor yediği gole cevap hakkını 3 dakika sonra kullanırken, yenilen golün biçimi, Fenerbahçe'nin kronik hastalığının da krokisiydi aslında. Yenilecek diğer gollerin de anonsu.
* Alex'in yaptırdığı penaltı, galibiyetin sigortası gibi görülebilir ama bu gerçek bile Fenerbahçe'yi harekete geçiremedi. Rakip 10 kişi ve Fenerbahçe'nin şahlanmasını bekliyorsunuz. Oysa Fenerbahçe enine yürürken, Eskişehirspor'un dikine koşuşturmasını izliyorsunuz. Golün üzerine yatmakla, rakibi uyandırmak arasında yakın bağ vardır. Bunu da 10 kişilik Eskişehir karşısında düşünmek, ikinci golü yemekle eşdeğerdir. Dünkü Fenerbahçe çok daha fazlasını hak etti aslında. Orta alanda kargaşa. İki ön liberonun hiçbir şey etmediği gecelerden biri daha... Defanstaki uyumsuzluk had safhada. Roberto Carlos, yalan koşuların son durağında göz boyuyor. Gökhan Gönül sefilleri oynuyor.
* Görünürde ikili ama aslında üçlü forvet oynuyordu Fenerbahçe. Güiza, Semih ve Alex.. Semih ve Alex'in nöbet yerlerini değiştirdiklerini izledik. Semih, orta alanda Alex gibi olamıyordu ama Alex forvet hattında Semih de oluyordu, Güiza da... Semih, iş bitirici olmakla, topla çok oynamak arasında gezintideydi. Güiza'nın ikinci yarıda kaçırdığı pozisyonları saydım. Tacını İspanya'da unutmuş bir kralın, iki ayağını bir pabuca soktuğu pozisyonlar. Kendisine tanınan mühleti çoktan aşan birinin, bir yanında dizginler boşalıyor, öte yanında eli ayağı boşalıyor. Böyle krallık olmaz!
* Eskişehir'de bütün futbolcular iliklerine kadar mücadele etti. Orta alandaki Serdar'ı tırnak içine aldım. Fenerbahçe orta alanı örnek alsın diye.
* Neyse... Dün gecenin adını ben koydum. "Tükenmişliğin can yoldaşları." Büyük hedefleri küçük düşlerle onarmanın adını da, bir galibiyetle "kriz bitti" diyen yöneticiler koysun!