Maçtan önce rastladığım bir Fenerbahçe taraftarı, "Bugün yolun ortasından yürüyorum" dedi, "Geçen yılki Fenerbahçe ruhuna belki rastlarım diye..." Dün gece, yağmura dışardan bakmakla, Fenerbahçe'ye içerden bakmak arasındaki en anlamlı gerçek buydu. Fonda yağmur... Sahada, geçen yılki Fenerbahçe resimlerinden renkli kesitler.
* Maçtan önce sanki bir mühlet havası esiyordu da, Fenerbahçe, bu kriz tavrından erken atılan golle kurtuldu. O sırada yağmur yoktu ve Lugano'nun maçın başındaki kafa golünü, "Yangınlara su boşaltma işlemi" saydım... Bu gol, Fenerbahçe'nin üzerindeki baskının tozlarını silkelerden, Fenerbahçe kalesi önünde Bursaspor'un baskısından kesitler vardı. İlk çeyrekte, Roberto Carlos'un kendi kalesinin direk dibinden çıkardığı 4 pozisyon var. En azından Roberto Carlos'un sorumluluk aldığı bir maç diye düşündüm. "Gecenin nöbetçisi" olarak.
* Fenerbahçe'nin sol kanadında hareket vardı, sağ kanat hissizdi. Güiza'nın etkisizliğinde, bu tek taraflı bindirmelerin rolünü inkar etmeyelim. İki takımın da orta alanda bol hata yapıp, kendi kaleleri önüne pozisyon çağrısı yaptıkları bir maç izledik. Bursaspor'un tehlike kokan gelişlerinde, Yusuf "varyeteciydi." Topla sevişme isteğinin tavan yaptığı bir maçtı.
* Josico, 10 parmağında tek marifetine razı olacağımız bir resim sundu. Tek marifeti de "tek top anlayışı..." Selçuk çalışkandı ve Lugano'nun attığı golde, boşa çıkış yapma işlemiyle payı vardı.
* Galatasaray'dan sonra, bir maçta Edu ve Lugano'dan gol yiyen ikinci takımın Bursaspor olmasına mı dikkat çekelim. Yoksa dün geceki gerçek saldırının savunmadan başladığı gerçeğine mi? Gecenin en anlamlı yanı, önceki maçlarda "Düşürdüklerimi toplayacak birileri bulunur" deyip, arkalarına bile bakmayan Fenerbahçeli futbolcuların, dün gece arkadaşlık duygularının dışa vurmasıydı. Ama maçın en renkli resmi kime aitti derseniz. Lugano'nun "gözü dönmüş açlığını" gösteririm. Alkışlıktı. Alex, zor anların lideriydi yine. Başkalarında olmayanı sahneye koyduğu zaman, sonucu belirlemekteki hünerini de ortaya koydu. Deivid'in aylar sonra golle kutladığı, hüzünlü "hoş geldin partisini" de hesaba katarsak, Fenerbahçe'nin çok şey kazandığı bir geceydi.
* Penaltılar kurallara ve hakemin yorumuna emanettir. İlk yarının sonunda Alex'e yapılan hareket, rakibin kontrolsüz girişiyle, pozisyonun ayaktan kesilmesidir. Bu pozisyonda penaltı verilse, kimse itiraz etmez. Ama bu pozisyonda Alex'e sarı kart gösteren bir hakeme MHK'nin kırmızı kart göstermesi gerekir. Ne acıdır ki, sezon başından beri Tolga Özkalfa gibi hakemden geçilmiyor sahalar!
* Dünkü maçta atılan goller kadar, yenilen kolay golleri de sayalım. Dünkü sonucu, geleceğin aydınlık olmasına tanıklık sayalım. Unutulan günahların aynasında, Fenerbahçe'nin parlayan yeni yüzü sayalım. Ama fazla abartmayalım. "Fenerbahçe bu galibiyetle, eleştiri kuşatmasını yardı, yarasını sardı" diyelim. O yüzden geleceğe yarım bilet! Umudu bol olsun! En azından, Avrupa'dan sonra, ligde beklenen kriz rahmetlik oldu. Toprağı bol olsun!