Çürük elma Aragones Maçın bütününde, Fenerbahçeli futbolculardan, karşı konulamaz bir başkaldırı bekledim. Ligdeki kasvetli havayı yerle bir etmenin ışığını bekledim. Geçen yıl bu statta devleri yer bir etmenin hesabıyla, Allah'ına kadar emekçi, kitabına kadar Avrupalı Fenerbahçe'yi bekledim. Gelmedi... Ve galiba sezonu böyle bir Fenerbahçe'yi beklemekle geçireceğiz! ...
***
Maça bakarsak, ikinci yarıdaki tehlikeli fragmanların dışında, 90 dakika boyunca kontrol yönetmeni Dinamo Kiev'di... Sahayı enine, boyuna istedikleri gibi kullandılar. Pas yapma özgürlüğünü ellerinden alacak bir güç karşılarında yoktu. Onlar beraberlik istiyorlardı aldılar. Fenerbahçe kötü futbolun elinden tutmuş ayaklar topluluğuydu. Rakip kale önü tenhalardaydı. Koca ilk yarıda Fenerbahçe adına tek pozisyon yok. Sahada kendine kilitlenmiş takımda, Dinamo Kiev'in şifresini çözecek olan sadece Alex'ti ama o da yetersizdi... Onun direncinin beli, Sivas maçında kırılmıştı zaten.
***
Fenerbahçe takımında, dün gecenin yoklamasında hemen herkes kaçaktı.. Dinamo Kiev'in defanstan çıkma hızıyla, Fenerbahçe'nin işi ağırdan alma gerçeği arasında, orta alan gerçekleri duruyordu. Selçuk ve Maldonado içler acısıydı yine. Hâlâ bu ikiliden medet umuluyorsa, bizim diyecek sözümüz yok. Emre rakibe basardı eskiden, şimdi topun üstüne basıyor, düşüyor. Emre alan savunmasında da, adam ekarte etmekte de ustaydı, şimdi sahip olduğu pozisyonu, anında rakibine iade ediyor. Nerde o eski Emre? Ya yerde, ya da pozisyonlarda ağır çekim. Oysa Emre, Emre gibi oynamalı...
***
Roberto Carlos denince, aklımıza "sol kanatta bir Jaguar" gelirdi. Şimdi gittiği yerden geç gelen Roberto Carlos'u izliyoruz. Roberto Carlos, maçın son dakikalarında tribünlerden destek istiyordu. Tribünlerin onlardan beklediğini arkadaşlarına iletse ve kazanmak kavgasını büyütse, destek neymiş görürdü.
***
İkinci yarıdaki mücadele, parolayı hatırlayana kadar uyuklayan askerlerin, tribünleri hareketlendiren gösterileriyle donanmıştı. Ama her şey cılızdı... İlk şut 48. dakikada atıldı. Bir dakika sonra 3 kişilik saldırı timi, kale çizgisi önünde işi bitiremedi. O pozisyonda Güiza vardı, Emre vardı, Alex vardı ama... Rakibi vuracak son kurşun yoktu. Fenerbahçe'nin gol sorunu büyük zaten. Güiza'nın iyi niyet gösterisiyle, krallık arasında bir tercih yapması zorunlu. Rakip kaleye paralel orta kesiliyor ve üç Dinamo Kiev oyuncusunu geçen topa, bir Fenerbahçeli müdahale etmiyor. Güiza olması gereken yerde değil. Krallığın şartları da bu değil.
***
Peki, bundan sonra ne olur! Birini uğurlarken, birini bekler hayat. Gerçekçi gözle bakarsak, Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi düşleri, yolda kalacak. İyimser bir gözlükle bakarsak, "Nasıl kaybettiyse öyle kazanır" diye düşünmek yeterli... Ama her hafta Fenerbahçe'nin güçlenmesini beklerken, bu takımının içinde güçlenen başka şeyler var. Geçen yılın devrim takımı, bu sezon başka bir ideolojinin takımı oldu. Bu ruhu öldüren çürük elma Aragones... Çünkü ne olduysa ondan sonra oldu!