Kocaeli'de uzatma dakikalarını aşan zamanda gol atmak, Aziz Yıldırım'ı sevindiriyorsa... Geçen yıl Ankaraspor maçında, uzatma dakikalarda gol yenildiğinde, gösterilen tepkinin aynısı gösterilmeliydi. Herkes kendisinde olmayanı başkasında aradığı içindir ki... Adalet, ihtiyaç halinde basılan bir davetiye olmaktan öteye gidemiyor.
* Bu ülkede gerçek anlamda hakem sorunu var. Çünkü hakem yok! Bünyamin Gezer'in, ligin ilk haftasından bu yana maçlarını izleyin. Maç vermezsiniz. Bülent Yıldırım'ı izleyin. "Vah benim futboluma" dersiniz. Kamil Abitoğlu'nu izleyin, ikinci bir emre kadar, Süper Lig maçlarını yasaklarsınız. Onların çalınan düdüklerindeki günahlarından daha fazlası, çalmadıklarında saklı.
* "Parlayan her şey altın değildir." Aragones gibi... Fenerbahçe'nin yanlışlarını yalanları gibi saklamasına gerek yok. Çünkü takımın ayarı bozulmuş. Bu takımı kuşatan acı gerçekler, her şekilde dışa vuruyor. Meseleyi, dış güçlere bağlayıp, adres şaşırtmaca oynamanın da alemi yok. Mesele içeride...
* Bu gece Arsenal sınavı var. Bazı geceler vardır, bir maç ters giden gerçekleri yolundan çevirir diye beklersiniz. Bir yanınız Kocaeli maçındaki hayalet ordusuna takılır... Bir yanınız Chelsea'yi yerle eden takımın hayalini kurar. Bir bakarsınız ki, maçtan önce "farklı tarifeler" belirleniyor. "Oynanmamış maçın sonucu olmaz" diye, saf bir çıkış ararsınız. Ama karşınızda Arsenal'ın ölümcül hücum anlayışı vardır. Harika bir kadrosu, oturmuş sistemi.
* Ama bilirsiniz ki, bazı geceler "destan kokar!" Böyle gecelerde, görebilen futbolcular için, soyunma odalarının kapısında sihirli bir yazı vardır. "Uğrunda savaşmadığın aşk senin değildir!" İşte, Fenerbahçe'nin bu gece Arsenal karşısındaki en büyük güvencesi budur. Böyle gecelerde tahminleri ve tarihi yanıltmanın tadına doyum olmaz! Böyle bir fırsatı tepen futbolculardan da, o formaya hayır gelmez zaten!
* Haftanın diğer gerçeklerine gelince... Trabzon maçında gördük ki, Galatasaray ligin en kolay pozisyon üreten ve en çok koşan takımı. Seyir zevkinin de, sonucu belirlemenin de lideri. Ama bir gerçek var... Böyle bir ligde koşan da yol alıyor. Topallayan da... Ankara'da iki Beşiktaş vardı. Biri ilk çeyrekteki sihirli takım... İkincisi aşina olduğumuz kendi halindeki sıradan takım. Görünen o ki, gerçek mesai başlamamış henüz!
* Haftanın adamı Galatasaraylı Arda'ydı. Trabzon karşısında muhteşem oynadı. Ülkenin en sevimli starı. İlk yarıda faul yaptığı pozisyonda, sağlık ekibine çağrısı, onu aşan bir çağrı olsa da, insancıl duygularının dışa vurumudur. Arda'nın yüreği de, ayakları gibi klas... Bir adamın ayağına top bu kadar mı yakışır! Dar alanda bile, etki alanı bu kadar mı geniş olur? Top onun ayağına geldiği zaman, fonda bir müzik sesi duyuluyor sanki. Bir genç, sihirli ayaklarıyla piyano çalıyor ya da... Ve tribünler ayağa kalkıyor. Casablanca filmindeki, o unutulmaz sahne gibi. "Bir daha çal" diyorlar... "Bir daha Arda!"