Fenerbahçe sezon başında kaybettiklerini kazanıyor. Rakiplerinin haftalık kayıpları da, bu yıl büyüklük taslamanın, kolay olmayacağının belgesi. Bu kayıpların sebebini araştırırsanız, altından Avrupa Şampiyonası çıkar. Fenerbahçe'deki dirilişin sırrını araştırsanız, futbolcuların ayaklanması çıkar.
* Roberto Carlos iki haftadır sadece ayaklarıyla değil, ciğerleriyle de gürlüyor. Bunun adı, bir sanatçının perdelerini yeniden açmasıdır. Sezon başından beri pasif roller üstlenen bir efsanenin dirilişi, çok şey demektir. Deivid ve Emre'nin katılımı da, "ihracat fazlası gibi duran" yedek kulübesine bir anlam kazandırdı. Ama hiç kimse, bu sezon Fenerbahçe'nin büyümesinin hızlanacağına beni inandıramaz.
* Gelelim adalet avcılarına... Haksızlığın altın yumurtaları üzerinde kuluçkaya yatmak, bizdeki yöneticiliğin şanındandır. Herkes kendisinde olmayanı başkasında arar, ama inanın hiçbir yöneticinin diğerinden farkı yoktur.
* 5-2 kazanılan Bursaspor maçında, Alex'in verilmeyen penaltısı için, topyekün ayağa kalkan Fenerbahçeli yöneticilere hatırlatma yapmak isterim. Durum 0-0 devam ederken, Ankaraspor'un verilmeyen penaltısı için niye kılınızı bile kıpırdatmadınız? Gerçek adalet istiyorsanız, getiri sağlayan haksızlıkları da kabul etmeyeceksiniz.
* Beşiktaş, Bursaspor karşısında 15 köşe atışından eli boş döndü. Ama pozisyon zenginliğini öne çıkardı. Buna, yarınlar için parlak bir ışığın yansıması diyelim. Bursa'daki berbat zemini de işaret edelim. Çünkü zeminin halt ettiği yerde, talihsizliği de not etmek gerekir. Beşiktaş taraftarlarının Bursa'ya sokulmamasını ise insanlık ayıbı olarak yetkililerin gözüne sokmak gerekir.
* Trabzon'un futbolu keyif vermese de, "3 puan konulu" gösterilerden elde ettikleri harika. Sessiz ve sakin gidiyorlar. Taraftar ve takımın bütünlüğü, forvetin yetersizliğini bile örtbas ediyor. Liderliğe emanet değil, sahip olma duygusuyla bağlandıkları ortada.
* Haftanın en hüzünlü resmi Arda Turan'ın yere yığıldığı sahneydi. Bizler Arda'nın bütün çocukların sevgisini çeken yüreğine alıştık. Bütün annelere, kendi çocuğu hissini veren masum bakışlarına. Masal kahramanı yürüyüşüne... Ama bu ülkenin insanları, yenilgilerin sorumluluğunu yükledikleri gençlerin de, etten kemikten olduğunu anlaması gerek.
* İşin en şaşırtıcı yanı, Hasan Şaş'ın abilik ve muhabirlik arasındaki gezintisiydi. Hastaneye ambulansla gidip, Arda'nın yanından çıktıktan sonra özel açıklama yapan Hasan Şaş, "Arda kustu" dedi. "Damar yolu açtılar" dedi. Doktorun yapmadığı açıklamayı yapacak kadar ileri giderken, Arda'nın kariyerini zedeleyecek açıklamalar yaptı. Bu adam sözde Galatasaray kaptanı. Özde muhabir çırağı...
* Bazı adamlar sahadaki çirkinliklerinden daha fazlasını gizliyorlar. Onları da böyle günlerde dışa vuruyorlar. Televizyonların, futbolcu eskilerine bu kadar itibar göstermesi boşuna değil. Hasan Şaş'ın futboldan sonra yeri hazır. Muhbirliğe rezervasyon yaptıranların, yüreklerde zaten yeri yok.