Anneanne ligi Bir futbol takımı - ve söz konusu G.Saray ise- birbirinden bu kadar başka başka bir oyun kurgusunda, görüntüsünde olamaz. Rakiplerinin ve Avrupa'da ya da dünyadaki muadillerinin neler yaptığına baktığınızda bunun anlamını kavrayacaksınız. Liverpol, M. United, Milan... Daha sayayım mı? Hangisiyle kapışmadı ki G.Saray? Muhtemel rakipleri hep bunlar olmadı mı? Peki rakiplerinin birbirleriyle ya da liglerindeki maçlarına bir bakın. Hangisinde böyle büyük tutarsızlıklar var? Neden 'dünya devi' bir takım için bunları konuşuyoruz ki hâlâ? Benim Hagili- Popescu'lu kadroyu aradığım, özlediğimi söyleyenler yanılmıyorlar. Yanılgı onların kadro ve isimlere takılmışlığında.
Sahiplenmek İsimler önemlidir. Kült topçular olmuştur G.Saray'ın hayatında. Metin Oktay'dan sonra böyle iki futbolcu ismi daha sayabilirim; Bülent Korkmaz diğeri ise Hagi'dir. Sahiplenmek, kendinden bilmek üzerine kurulu bir var olma biçimi tartışıldığında bir futbol takımı için zikredilecek isimlerdir bunlar. Bir takımın kimliğinin oluşum sürecine katkılarını kesinlikle gözardı edemeyiz ikisinin de- Oyuncular önemlidirler indimizde... Ve teknik direktörler bu önemli insanları organize edebilecek yeterliliğe, seviyeye ve görgüye sahip insanlardır. En azından biz öyle sayıyoruz. Yaşları 30'lara dayanmış oyuncu sayısının kilit mevkilerde fazlaca olan bir ekibin daha dinamik olmasını istiyor olabilir Skibbe. Ama daha genç ve dinamik bir takıma bu mümkün olabilir ancak. Ama kadrosu deneyimli oyuncular ve gençlerden takviyeyle kurulu bir kadroyla çalıştığını da unutmamalı Alman teknik adam.
Kalede sorun yok Kaleci problemini çözdük gibi. Bu kadar iyi açı kapatan bir başka kaleci de Almanların Schumacher'iydi. Santics hentbol kalecileri gibi. -Son dakikalardaki Antalya atağında bunun ne kadar önemli olduğunu fark etmişsinizdir. Maç hüsranla bitebilirdi- Oysa defans her seri adamda ve yan topta aynı problemi yaşayacak denli ağır ve yer tutma becerisinden yoksun. Bunların birer teknik- taktik eksiklik olduğunu düşünenler yanılıyor. Bunun bir anlayış-kavrayış sorunu olduğunu unutmayalım. Gerard'ın kapatma becerisiyle Servet'in alan savunması arasındaki açı farklılığını düşünün bir kez. Bu her şeyi açıklar. Orta sahamız topu hep geriden kovalayarak yakalamaya çalışıyor. Topa rakipten önce basacak cevvaliyette bir orta saha oyuncumuz yok. Ömrü ahırını orta saha üzerine kurmuş bir ekip için 'efsane dönemin kadrosuna' özenmek başka bir şey 'bir oyun onlayışının devamını istemek' başka bir şey. Ben ikincisinden yana oldum hep. Ama birincisi de es geçmeden. Golü koklamak, duvar olmak, uzak şutlar çıkarmak... Bunlar da hücum hattı için kullanılacak terimler. Bakalım ilerideki savaşçılarımızın (!) hangisine oturuyor? Dönelim baştaki örneğimize... Hangisine göre şekilleneceğiz, dünya ölçeğine göre mi anneannemizin ligine göre mi?