Hiç üzülmedik Tek aşkıydı Galatasaray / Senin gibi Cimbomluyu unutur mu bu taraftar!' Kral için saygın duruşu yapılıyor daha ilk anlarında başlamadan bir maçın. Metin Oktay için. Metin Oktay; olsa yüzü kızarıp, onun o başını önüne düşürüp gidecekti mutlaka. Daha ilk dakikalarında Antalya'ya nasıl yazılacağımız belli. Kewell ve Arda sürekli deplase olacaklar, Aydın kullandığı kanada ileri çıkıp sızacak, dik ve eğimli ortalarla defansın arasından vuracağız. Antalya defansı kalabalık, Antalya defansı kavi. Ancak sızma ve süzme toplarla aşabiliriz. Bugün Balta yok Volkan var, Linderoth yok yerinde Hasan Şaş var. -Ah canım Hasanİşte maçın başkalaştığı an: Hasan hakemle cebelleşen kaptanı Ümit'in yanına gidip onu gol atacağı yere yolluyor, topun düşeceği yere. Ama Antalya'nın ileri uçtaki yabancılarının bir şeyler yapacağı belli. Demeye kalmıyor o pırasa saçlı esmer defansın arasından bir yan topa yükselip çakıyor kafayı, Arda'nın çekinik Kewell'ın çok top ezerek ama buna rağmen golle başladığımız maçta biraz burukluk yaşatıyor bize... İlk yarı ezemiyoruz ama sürekli kaşa dirsek, tendona bıçak çalışan Akdenizlilere kart aldırıyoruz.
Neden orta saha beşli? 2. yarı presle başlıyoruz ama yetmiyor. Çok top kaybediyor rakip ceza sahası önünde acemileşiyoruz. Ve merak ediyoruz: Neden Antalya karşısında bile sürekli geride kalan bir orta saha beşlisiyle oynuyoruz? Risk almayan ve ileride çoğalamayan bir görünüm sergiliyoruz ama iki kuleyle korunan rakip defans göbeğinde sanki Hakan Şükür varmış gibi yüksek ortalarla oynuyoruz. Bir topun ceza sahasına süzülüşü ve büyük usta, 'Kral' Metin Oktay gibi yükselip estetik bir dömivoleyle bizi rahatlatmasını istiyoruz... Ne Kewell'ın yerine oyuna giren kifayetsiz Brezilyalı ne umut olduğu söylenen Milan Baros, Antalyaspor kalecisi Ömer'i geçemiyor Tribünde bir pankart vardı; 'Bizi bir kez üzdün!' Son düdük çaldığında 'kaçıncı ölmemiz bu?' diyorum Ve son soruyu soruyorum: Şampiyonluk yürüyüşünün bu ilk haftalarında 'Arda'ya ne olmakta?'