Rakiplerinin haftalardır kaybettiği puanlardan sonra dönüp kendi kayıplarına bakan Galatasaray ne kadar daha yukarıda olabileceğini hesaplarken, Nonda ve Baros'un eksikliğini de ciddi bir şekilde hissediyordu. Karşısında son derece disiplinli ve yürekten oynayan bir Gençlerbirliği buldu. Maçın başından itibaren son derece arzulu ve kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen bir Galatasaray vardı ama her zamanki sıkıntısı olan ikinci bölgede oynayan Mustafa Sarp ve Mehmet Topal'ın oyun başlatmadaki sıkıntıları Galatasaray'ın çabuk oynamasını engelledi. Kanatlardan özellikle Keita'nın inanılmaz bir şekilde getirdiği toplar akıl almaz şekilde gol olmadı. Ama temposunu hiç düşürmeyen bir Galatasaray izledik.
Şeytan üçgeni! İkinci devrenin ilk 15 dakikasında üç tane net gol pozisyonundan yararlanamayan Gençlerbirliği maçı bir anda beklenmeyen bir skora taşıyabilirdi. İki haftadır savunmada akıl almaz bir ofsayt taktiğine başvuran ve bu modası geçmiş sistemle maçı zora sokan Galatasaray'a akıl sır erdirmek mümkün değildi. Özellikle çok ayrıcalıklı bir mevki olan sol bek oynamasını bilmeyen Caner Erkin iki tane karşı karşıya pozisyonu ikram ettiği Gençlerbirliği'nin gol pozisyonlarında ofsaytı bozan adamdı. Galatasaray'ın kötü oynamaya başladığı dakikalarda ortaya çıkan şeytan üçgeni Elano, Keita ve Kewell'dan ibaretti. Elano'nun muhteşem ara pası ile başlayıp, Keita'nın müthiş driplingi ve Kewell'ın işi bitiren golü maçın en güzel hareketiydi. Golden sonraki şuursuz Gençlerbirliği baskısı sonuç getirmeyince Galatasaray daha önce ayağına gelen fırsatları teptiği gibi bu sefer fırsatı değerlendirdi ve zaman zaman iyi oynadığı maçı kazanarak devre arasına lider girme şansını yakaladı.