Gayet soğuk bir havada, futbola oldukça uygun bir sahada Dinamo Bükreş'in cezalı olması dolayısıyla seyircisiz oynanan maça Galatasaray son derece temkinli başladı. Ancak ilk 10 dakika sonunda bu temkine gerek olmadığının farkına vardı. Çünkü rakip takım bırakın pres yapmayı veya önde basmayı, santra yuvarlağına bile zor geliyordu. Dinamo Bükreş, adeta saatini doldurup evine dönmek için dakika sayan maaşlı memurlar görünümündeydi. Galatasaray ise maçın başından itibaren bütün oyunu domine eden, istediği gibi alıp veren taraftı. Son Sivasspor maçındaki kadrosuyla maça çıkan Galatasaray karşısında Sivasspor'dan da daha düzensiz ve etkisiz bir takım buldu. Yalnız Barış Özbek'in takıma monte edilmesi sadece kaptığı toplarla değil dinamizmiyle de Galatasaray'ı yeniden dirilten bir görünümdeydi. Kewell'ın yoktan var ederek attığı jeneriklik "klasik Kewell" golünün hemen ardından sağ kanatta bitmek tükenmek bilmeyen ataklarıyla Sabri'nin nefis ortasıyla gelen Nonda'nın ikinci golü de maçı o dakikada bitirdi.
Travma atlatıldı İkinci yarı değişen hiçbir şey yoktu. Yine oyunu istediği gibi yönlendiren Galatasaray, üçüncü golü bulmakta gecikmedi. Türkiye'nin her iki ayağı ile en iyi topa vuran oyuncularından biri olan Mehmet Topal müthiş bir gol attı. Pozisyonu yakaladığı zaman topa vurmaktan korkmayan bir Topal'ın ileride de Galatasaray seyircisine müthiş goller seyrettireceği inancındayım. 3-0'dan sonra Riijkard'ın özellikle Arda, Kewell ve kalan tüm maçlardaki tek santrfor alternatifi olan Nonda'yı riske etmeden değiştirmesi lazımdı. Ancak bu hamlelerde geç kalınca, Nonda'nın herkesin yüreğini ağzına getiren sakatlığı Galatasaray için bir handikap oluşturabilir. 10 puanla grubunda zirvedeki yerini koruyan Galatasaray, üç maç üst üste kazanarak travmayı atlatmış görünüyor.