Denizaşırı milli maçlardan dönen yabancı oyuncular daima yorgun ve kafaları karışık olurlar. Galatasaray'da da Elano ve Kewell'ın bu handikapları maç öncesi varitti. 8 güne sıkışan 3 önemli maç ise ikinci bir sıkıntı ve kötü giden grafiği belki de tersine çevirme olasılığıydı Galatasaray için. Fenerbahçe'nin trajik mağlubiyetinin aşırı motivasyon getireceğini düşünenler, bazen bunun tersi olabileceğini de hafızalarında saklı tutuyorlardı. Galatasaray'ın rakibi öldürücü darbelerinin sağ kanattan geleceğini hesaplayan Bross, bu kanada Cale ve Gabric'i monte ederek kendine göre tedbir almıştı ama inanılmaz bir Keita -Sabri işbirliği ile bu kanat çöktü. Zaman zaman Arda'nın da bu kanada gelişi, adeta ağıza atılan ortalar şeklinde arka direkte Kewell'ı inanılmaz gol pozisyonlarına soktu. Galatasaray'ın başını yakan geleneksel ikinci bölgede kaptırılan toplar yine ortaya çıkınca, 2-2'ye gelen maç neredeyse bir mağlubiyete yol açacaktı. Bütün oyunu sağ kanat bindirmeleri üzerine kuran ve bunda ısrar eden Galatasaray, Keita adlı inanılmaz verimli ve yaratıcı oyuncunun bir baş eser gibi parıldamasıyla iki dakikada oyunu kopardı.
Derbide telafisi olmaz En kritik anda Kewell-Barış değişikliğini yapan Rijkaard, bu hamle ile maçı kurtardı. Bir süredir formda gözükmeyen Rijkaard, bu maçta oyun hakimiyetiyle neticeye tesir etti. Kazanılan her ne kadar üç puansa da aslında direkt rakibi olan Fenerbahçe'nin ve Trabzonspr'un mağlubiyetleriyle bir anlamda hanesine dokuz puan yazdırdı. Zaman zaman problemleri görmezden gelen ve eleştirileri red edenler, özellikle savunmanın dağınıklığını ve ileride pres yapan takımlara karşı ayağa oynayamayan, bu nedenle süpriz goller yiyen Galatasaray'ın bu tip aksaklıkları halının altına süpürmeyip ciddi tedbirler almak zorundadırlar. Arka arkaya oynanacak Dinamo Bükreş ve Fenerbahçe maçları bu tip hataların faturasını telafisi olmayacak şekilde çıkartabilir. Bir anlamda Galatasaray'ın mental olarak yeniden yarışa katılması gecenin artısıydı.