2012 Dünya Kupası finallerine veda ettiğimiz tescillendikten sonra böyle bir maçı oynamak ve bu maçı yorumlamak ne kadar zor tahmin edemezsiniz. Geriye dönüp gruptaki serüvenimize baktığımız zaman hiç de finallere gitmeyi hak edecek bir performans gösteremediğimiz açıktı. Bu satırlar Türkiye-Belçika maçı oynanmadan evvel yazılmıştır. Aslında maç sonucu da kimseyi ilgilendirmiyor. "Nasıl oldu da bu gruptan 2. bile çıkamadık?" herkesin ortak sorusu. Estonya'ya 2 puan, İspanya'ya 6 puan, Bosna Hersek'e 2 puan kaybedince, evde de Belçika'ya 2 puan verince matematik olarak iş zaten mucizelere kalmıştı. Bütün bunlardan daha önemlisi bence ülkemizde yabancı oyuncuya doymayan kulüp politikalarından başlıyor. 6+2' yi bile yeterli görmeyen zihniyetler ve koltuk uğruna buna cevap veren ulusal yöneticilere kadar uzanıyor.
Baş aktör Terim değil Asıl kabahatliler, altyapılara önem vermeyen, buradan gelebilecek oyuncularımızın 4. sınıf yabancılar tarafından önlerinin kesilmesini pas geçen yönetemeyenlere kadar uzanan bu manzumenin baş aktörleridir. Eminim ulemalar tarafından bütün fatura Fatih Terim'e kesilecektir. Teorik olarak bu fatura adresi doğru olmakla beraber, gerçeklerden kaçmadan, doğruların da farkında olmalıyız. Hangi milli maç için toplanan aday kadro sağlıklı Fatih hocanın karşısına gelebildi. Dünyada ender görülen bir sakatlık komedyası ile seçilenlerin en az 4-5'i geriye yollandı. Hiçbir eleme grubundaki maçımıza aynı veya benzer kadroyla çıkamadık. En kolay yol, seçilen oyuncular ve sahaya çıkan 11 hakkında ahkam kesmek. Fatih hocanın yanlışları olabilir her iş yapan insan gibi. Hata yapmamak için iş yapmamak şart. Bazı gerçekleri ıskalamadan doğru yol kolay bulunur.